Fikirkerin, anlayışların ve bilincin üretimi öncelikle insanların maddi etkinliklerine ve karşılıklı maddi ilişkilerine, gerçek yaşamın dile gelmesine bağlıdır.
Feodaliteden kapitalizme geçiş, feodalitenin ve kapitalizmin oluşum ve gelişim süreçleri ile birbirlerini zorunlu olarak doğurmaları. Bununla beraber ortaya çıkması yine zorunlu olan sosyalizm ile beraber proleterya hareketlerini inceleyen bu kitap sonlara doğru yeni bir model sunmaya çalışıyor. Tabii bu model sosyalizm temelli bir model.
Birbirlerini zorunlu olarak doğurmaları, kitapta Hegel'i anmaya yöneltiyor yazarı ve böylece Marx ile Engels'in Komünist Manifesto'su ike başlayan sosyalizm hareketlerinin ve üst modelinin aytıntılarına giriliyor.
Dünya tarihinin ilk Sosyalist devlet modelini ele alarak onun ve ardından gelenlerin iişkeyişletini, doğrularını, yanlışlarını ve olması gerekenleri de açıklayıp eleştirel ve özeleştirel bir şekilde bu ideolojileri inceliyor.
Tabii yine arada doğmak zorunda olan ve ekonominin anılmadan geçilemeyeceği, böylece de adına sıkça başvurulan Liberalizmden de bahsediyor yazar.
Dikkat çekici noktalar ise belli bir ideoloji hareketi olarak başlayan eylemler dizisi aslında tam zıttı bir gücün kontrolünde gelişmesi olarak görülüyor. Bunun kitaptaki örneğini Fransız Devrimi'ndeki hareketlenmeden görebiliyoruz. Burjuvazinin gerçekleştirmek istediklerini işçi sınıfına ve halka gerçekleştirmesi tehlikenin boyutlarını sergiliyor.