All About Space

All About Space - Sayı 1 - 2019/11 dergisi
Dergi
8.6/10
277 Kişi
1.184
Okunma
178
Beğeni
6bin
Görüntülenme

All About Space Gönderileri

All About Space kitaplarını, All About Space sözleri ve alıntılarını, All About Space yazarlarını, All About Space yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
BİR ROKET NASIL ÇALIŞIR? Roket motorları temel bir ilkeden yararlanarak çalışıyor: Bir yöne madde fırlattığında, diğer yöne doğru bir güç oluşur. Buz pateni yapan bir çocuğun bir taş attığında geriye doğru gitmesi gibi, Dünya’nın yüzeyinden kalkan modern bir roket de momentumun korunması fiziğine dayanarak çalışıyor. Bir roketin verimli olabilmesi için alevinin de olması gerekiyor mu? Prensipte değil. Bazı küçük iticiler, bir uzay aracını amaçlanan rotasına itmek için yavaş bir su buharı sızıntısı kullanıyor. Büyük ağırlıkları uzaya götürecek roket motoru ise, inanılmaz bir itme kuvveti sağlamak için mühendislerin “kontrollü patlama” olarak adlandırdıkları şeyi yapar. Geriye ağır maddeler fırlatmaz, yüksek hızlı molekülleri vahşi bir akım halinde arkasında bırakır. Bu tür bir hızlı molekül çıkışı elde etmek için roket motorları bir mühendislik mucizesi gerçekleştiriyor. Bol miktarda yanıcı yakıt ve oksijeni yüksek hızlı pompalar aracılığıyla bir araya getiriyorlar.
SOLUCAN DELİĞİ AVI Bazı bilim insanları bu geçitlerin gerçek olduğunu yakın zamanda kanıtlayabileceğimize inanıyor; Güneş, yıldızlar, sen ve ben kadar gerçek. Bu egzotik cismin bilimsel adı Einstein-Rosen köprüsü ve bu isim aslında fikrin de nereden geldiği konusunda ciddi bir ipucu sunuyor. Solucan deliklerinin kökeni Albert Einstein’ın,
Reklam
SÜPERDEV GALAKSİLER İçinde olduğumuz Samanyolu Galaksisi büyük; 100 bin ışıkyılı çapa sahip olan bu devasa yıldızlar diski, bir sarmal galaksiye göre büyük bir boyut. İçinde yaşadığımız galaksinin yerinde 20 kat daha büyük bir galaksi olduğunu düşünün. Böyle bir galaksi o kadar büyük olurdu ki, sadece civardaki Macellan Bulutları gibi küçük galaksileri içine almakla kalmaz, dış sınırları 2,5 milyon ışık yılı uzaklıktaki Andromeda’ya kadar uzanırdı. İşte bizden bir milyar ışıkyılından daha uzakta bulunan dev galaksi IC 1101’in boyutları bu kadar. Bu galaksi evrende bilinen en büyük galaksilerden.
MAGNETARLARIN EKSİK BAĞLANTISI TESPİT EDİLDİ Araştırmacılar görünüşe pulsarlar ve magnetarlar arasındaki “eksik bağlantıyı” keşfetti. Pulsarlar, devasa yıldızların patlayarak ölmelerinden sonra geride bıraktıkları süper yoğun çekirdeklerinin meydana getirdiği, çok yüksek hızlarda dönen nötron yıldızlarıdır. Magnetarlar ise manyetik alanları normalden 1000 kat daha güçlü olan nötron yıldızlarıdır. Bilim insanları bu iki farklı tür nötron yıldızının ışınlarını farklı şekillerde yaydığını düşünmüşlerdi. Ancak yeni bir araştırma, bu ekstrem cisimlerin daha önce tahmin edilenden daha fazla ortak yöne sahip olduğunu gösteriyor.
Kozmolojinin eskisine göre çok daha hassas ölçümlere sahip olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Evreni gözlemledikçe, daha hassas aletler ve gelişmiş veri indirgeme yöntemleri sayesinde, ortaya çıkan sonuçların tuhaf olmasının yanı sıra beklenti dışı olduğunu görüyoruz. Bu sonuçlardan en önemlisi, evrende gördüğümüz her şeyin (toz bulutları, asteroitler, gezegenler, yıldızlar, bulutsular, galaksiler ve galaksi kümeleri) şu anda hareket ettikleri gibi hareket etmelerini sağlayacak kütleye sahip olmadıklarını anlamak oldu. Bu sonuçları Standart Model ve Görelilik Teorisi ortaya koydu. Bu soruna muhtemel bir çözüm 1930’lu yıllarda, karanlık madde önerisi ile ortaya çıktı: ışık yaymayan ve soğurmayan bir madde türü. Böylece evrenin karanlık yüzü ortaya çıkmış oldu. Yakın zamanda, kütleçekimsel etkisi sayesinde, karanlık madde hakkında daha fazla şey öğrenmeye başladık. Karanlık maddenin evrendeki tüm kütlenin %23’üne karşılık geldiği bilgisi, bunlardan sadece bir tanesi. Karanlık maddeyi Einstein’ın denklemlerine uyguladığımızda, yıldızların oluşumundan, kümelerdeki galaksilerin bir arada durmasına kadar her şey yerli yerine oturuyor.
Satürn’ün uydusu Titan giderek tuhaflaşmaya devam ediyor ve bilim insanlarının Dünya’nın ötesinde de yaşamın olabileceğine olan inancını azaltıyor. Titan, belki de Güneş Sistemimizdeki Dünya’ya en çok benzeyen yer, ancak bileşenleri farklı şekilde yer alıyor. Okyanusu yerin altında, yeryüzü şekilleri kaya yerine su buzundan oluşuyor, yağmur olarak organik bileşikler yağıyor ve atmosferi bizimkinden daha yoğun. Şimdi, iki yeni araştırma bulgusu ortaya çıktı: Titan’ın atmosferinde beklenmedik bir kimyasal bulunuyor ve bilim insanlarının daha önce tespit ettiğinden daha karmaşık yüzey olayları yaşandığına dair kanıtlara ulaşıldı.
Reklam
1.000 öğeden 971 ile 980 arasındakiler gösteriliyor.