Angie Mcarthur

Angie McarthurKolektif Zekâ yazarı
Yazar
10.0/10
3 Kişi
8
Okunma
0
Beğeni
230
Görüntülenme
Ne cevherler var yanındaki kişilerde, ah bir bilsen!
Etrafınızdaki insanların her birinin içinde, sıklıkla değer verilmemiş ve bastırılmış, ortaya çıkmak için TANINMA ve SAYGIDAN BAŞKA BİR ŞEY BEKLEMEYEN, UYKU MODUNDA BİR MÜKEMMELİYET TOHUMU VARDIR. Bu yüzden kiminle çalışırsanız çalışın her zaman gizli bir olasılıkla iş birliği yapıyorsunuzdur.
Sayfa 301Kitabı okudu
Şimdi işbirliğine en çok ihtiyaç duyduğumuz bir zamandır
Kolektif zeka kendinizi olandan olabileceğe yönlendirmenize yardımcı olacaktır. Pazar paylaşımından akıl paylaşımı zihniyetine geçiş yapmak, bizim için hazır bulunan zekâ sermayesinin tümünü harekete geçirmeyi gerektirir. Ancak biz kendine yeterliliği, bireysel rekabeti ve bağımsızlığı geliştirmek üzere eğitildik. Bu yüzden şimdi, iş birliğine en çok ihtiyaç duyulan bir zamanda, kendimizi aramızda duvarlar varken, bölünmüş ve soyutlanmış buluyoruz. Belki de tek gerçek çare, birbirimizdeki değere saygı duymayı ve hizmet etmeyi öğrenmekte yatıyordur.
Sayfa 300Kitabı okudu
Reklam
Gruplar ve topluluklar halinde düşünmekten, bir şeylere kafa yormaktan başka seçeneğimiz yok. Mesele bunu nasıl yapacağımız, ihtiyaç duyduğumuz zekâya katkıda bulunmak ve ondan etkilenmek üzere nasıl bir araya gelip düşüneceğimiz ve birbirimizi duyacağımızdır -Jacob Needleman
Pek çok aksaklık alışıldık biçimde düşünmenin bir sonucudur. Peki çok yenilik alışılmadık biçimde düşünmenin bir sonucudur.
Gelecek, Farklı Düşünenlere Saygıyla Yaklaşanlarındır!
Gelecek, uzmanlığınızdan ziyade sizden farklı düşünen insanlarla bağlantı kurma kapasitenize bağlı olabilir.
Sayfa 303Kitabı okudu
Karmaşıklık, kaos ve çöküş çağında yaşıyoruz. Aramızda geçen her anlamlı sohbet zıt kutuplar arasında bir halat çekme yarışına benziyor. Siyah ya da beyaz. Kırmızı ve mavi. Mor olasılığı hakkında nasıl düşüneceğimizi bilmiyoruz ya da unuttuk.
Sayfa 19
Reklam
Yönettiği insanlarla bağlantısını kaybeden bir lider, kısa süre sonra onlara liderlik etme yeteneğini de kaybeder. -Robert Ley
Sayfa 91
Buradan çok da uzak olmayan bir adada yerli halk, köylerinin etrafındaki ağaçlarda yaşayan ve onların muntazam bahçelerini mahveden sinir bozucu maymunlara çok kızmış. Köyün yaşlılarından zeki bir adam ufak, bambu bir kafes yapmış, içine bir muz koymuş ve evinin kenarına bunu asmış. O öğleden sonra bir maymun kafese uzanıp muzu kapmış. Muzu kafesin dar parmaklıkları arasından çekmeye çalışırken eli araya sıkışmış. Elini kurtarmak için tek yapması gereken muzu bırakıp küçük elini dışarı çekmekmiş. Ama o akşam yaşlı adam tuzağı kontrol etmeye geldiğinde maymun, özgürlüğünü kaybetmek anlamına gelse de hâlâ muzu tutarak kafesten sarkıyormuş. Pek çoğumuz o maymun gibiyiz. Bize boşuna ümit veren bir şeye tutunuyoruz ve özgür olmak için onu bırakmamız gerektiğini fark ettiğimizde bile tutunmaya devam ediyoruz. Bizi en çok tuzağa düşüren şeylerden biri de kendi alışıldık düşünce örüntülerimiz; kim olduğumuz ve kapasitemiz hakkında kendimize anlattığımız kısıtlayıcı hikâyelerdir.
Sayfa 35
Yetenek kazancı, kazancın yeteneği çektiğinden daha fazla çeker.
Sayfa 40
Seslendirmemizi bekleyen yeni bir hikâye var. Bu, insan olasılığının, bir araya geldiğimizde insanlar olarak yapabileceklerimizin hikâyesi. Pek çoğumuz bu hikâyeyi içimizde taşıyoruz ama dile getirmekten korkuyoruz. Kendi kendimize delirdiğimizi söylüyoruz. Ama aslında yeni aklıselimliği, yaşamaya değer bir gelecek yaratabilecek fikirleri ve uygulamaları temsil ediyoruz.
Reklam
KARANLIKTAN ÇIKIŞ
Çiftçiler tavuklarin birbirlerini didiklemelerinin doğalarında olduğunu, temelde yalnızlığı sevdiklerini, edepsizlik etmeden kalabalığa karışamayan asosyal hayvanlar olduklarını düşünürlerdi. Bazı çiftliklerde tavukların gagaları kısaltılırdı ama bu, beslenmelerini daha zor hale getirdiği için tavuklar daha aç olurlardı, bu yüzden kendilerini ve diğerlerini daha çok didiklerlerdi. Sonra tavuk yetiştiricilerinden biri her şeyi değiştiren, son derece basit bir şeyi fark etti: Tavuk kümesleri karanlıktı ve ışığın yokluğu tavukların birbirlerini didiklemelerine neden oluyordu. O çiftçi, kümeslerine bir ışık kaynağı yerleştirir yerleştirmez tavukları birbirlerini didiklemeyi bıraktı, işte çözüm bu kadar basitti. İnsanlar da çok farklı değiller. Zihinlerimizin birlikte doğru düzgün düşünmeleri için neye ihtiyaç duyduklarını bilmediğimizde karanlıkta birbirlerini didikleyen tavuklar gibiyizdir. Bu örnek, göründüğü kadar alakasız değildir: Birbirimizle iletişime geçtiğimizde ve birlikte doğru düzgün düşündüğümüzde yüzlerimiz gerçekten de "aydınlanır". Zihinlerimiz yeterince ışık almazsa düşünmemizde sorunlar meydana gelir, bu yüzden kendimizi ve başkalarını didiklemeye başlarız. İnsanlar artık bölünmüşlük içindeyken ve karanlıktayken düşünemiyorlar. Kolektif zekâ, bireysel ve kolektif varlığımızı sürdürmemiz için gereken ışıktır. Artık birlikte düşünmekten başka bir seçeneğimiz yok.
Hasta, Buddha'nın sakin, huzur verici bir taş heykelinin önünde oturuyordu. Sonra hiçbir uyarı olmadan, arka tarafından fırlatılan bir hançer Buddha'nın kalbinin derinlerine saplandı. Genç adam ihanete uğramış, öfkeli ve çaresiz hissetti ama orada ağlayarak otururken heykel yavaşça büyümeye başladı. Buddha önceki kadar huzur vericiydi ama odayı dolduracak kadar devasa olana dek büyümeye devam etti. Bıçak hâla üzerindeydi ama artık gülümseyen, heybetli Buddha'nın göğsüyle karşılaşınca minicikti. İçimizdeki yetenekler, hangi güçlükle karşılaşırsak karşılaşalım onlardan daha güçlü olabilirler. Hatta bizi katlanmak zorunda olduğumuz şeylerden bile kurtarabilirler.
Sayfa 127
Türümüzün dünyaya verdiği en anlamlı hediye düşünme yetimizdir. Türümüzün dünyaya getirdiği en belirgin tehlike ise farklı düşünenlerle birlikte düşünememizdir.
Resim