Antti Revonsuo

Antti RevonsuoBilinç - Öznelliğin Bilimi yazarı
Yazar
8.0/10
6 Kişi
14
Okunma
2
Beğeni
692
Görüntülenme

Hakkında

İsveç’teki Skövde Üniversitesi’nde Bilişsel Nörobilim profesörü ve Finlandiya’daki Turku Üniversitesi’nde Psikoloji profesörüdür. 1990’lardan beri bilinç araştırmaları alanındaki çalışmalarını sürdürmekte ve 1997’den bu yana bilinç çalışmaları üzerine bir lisans programını yönetmektedir. Rüya üzerine geliştirdiği, evrimsel psikoloji teorisine dayalı, tehdit-simülasyon kuramı ile tanınmaktadır.
Unvan:
Nörobilim Profesörü, Psikoloji Profesörü
Doğum:
1963

Okurlar

2 okur beğendi.
14 okur okudu.
3 okur okuyor.
35 okur okuyacak.
1 okur yarım bıraktı.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Bilinç ister açıklanabilsin ister açıklanamasın, 21. yüzyılın genetiği ve moleküler biyolojisi 19. yüzyılda yaşayan herhangi bir biyoloğa nasıl büyü gibi göründüyse, uzak gelecekteki nörobilim de bugün bizim için tasavvuru mümkün olmayan bir bilimkurgu gibi olacaktır.
Yukarıda ele aldığımız gibi, bilinç sorununu çözmek için çok sayıda farklı felsefi kuram öne sürülmüştür. Yine de, şimdiye kadar önerilen çözümlerden hiçbiri tamamen başarılı olmamıştır. Sorun hala ortadadır ve artık filozoflar onun özünü tanımlama çabasındalar: Bu sorun neden insanı yıldıracak derecede zor? Bilinç konusunda, onu bilimin açıkça ele alabildiği diğer her şeyden ayrıştıran özel bir durum mu var? Zihin-beden sorununun esası bugünlerde (Levine'nin terminolojiye kazandırdığı, 1983, 1993) "İzah Gediği" ve (Chalmers'ın terminolojiye kazandırdığı, 1996) "Zor Sorun" başlığı altında tartışılmaktadır. Zor Sorun, en genel biçimiyle, herhangi bir fiziksel sistemin herhangi bir öznel, niteliksel deneyimi nasıl oluşturabileceği veya ortaya çıkarabileceğiyle ilgili en küçük bir fikrimizin bile olmaması sorunudur. Özellikle nöronların, nöral etkinlikleri veya beyinde gerçekleşen fiziksel herhangi bir şeyin bu işi nasıl becerdiği konusunda hiçbir fikrimiz yok.
Reklam
Eğer deneyimin nitelikleri dışarıdaki fiziksel uyaranlarda değilse, belki de içimizdeki beyin etkinliklerinde bulunabilir. NaCl'yi tatmak (veya bir rengi görmek) tabii ki beyin etkinliğinde gerçekleşen belirli de ğişikliklerle bağıntı gösterir. Fakat nöral değişimleri betimlemek veya ölçmek, deneyimin tuzlu niteliğini almak anlamına gelmeyecektir. Tuzu tattığımızda veya görsel alanımızda maviliği deneyimlediğimizde beyindeki bazı nöronların belirli bir şekilde ateşlendiği ifade edilebilir. Ancak, nörobilimin anlattığı kadarıyla, nöral etkinliklerde niteliksel olarak tuzlu veya mavi hiçbir şey yoktur. Deneyimin niteliklerinin nasıl ortaya çıktıklarına veya neden şu nöral etkinliklerle değil de bu nöral etkinliklerle bağıntı gösterdiklerine dair hiçbir fikrimiz yok. Şu halde tekrar İzah Gediği'ne dönüyoruz -öyle görünüyor ki öznellik, bilimin nesnel dünyasında bir yere oturmuyor.
Daha kötüsü de var: Nesnel yaklaşım, bilinci açıklayamaması bir yana varlığını dahi kabul edemez. Dünyaya yönelik üçüncü-şahıs fizik selci bakış açısına sıkıca bağlandığımız takdirde f enomenal deneyimin nitelikleri tümüyle ortadan kalkacaktır. Fiziksel dünyada, öznel nite likler olarak deneyimlediğimiz renkleri -mavilik, yeşillik, kırmızılık, sanlık, beyazlık, siyahlık-bulabileceğimiz hiçbir yer yoktur. Bunlar, görülebilir dalga boyu içindeki elektromanyetik ışımanın nitelikleri değildir. Işıma, farklı renklere boyanmış fotonlardan değil enerjinin farklı dalga boylarındaki fotonlardan oluşur. Gözlerimizin duyarlı ol duğu elektromanyetik enerjide (görülür ışık gibi), elektromanyetizma hakkındaki fiziksel kuramlarımızın anlattığı kadarıyla, renk görme deneyimimize az da olsa benzeyen hiçbir şey yoktur. Aynı şey deneyimlerimizin diğer nitelikleri için de geçerlidir. NaCl'de (bildiğimiz tuz), fenomenal bilincimizde tattığımız "tuzlu" niteliğini oluşturan hiçbir şey yoktur. NaCl kimyasal olarak basit bir moleküldür; içinde saklı hiçbir tat barındırmaz.
Sorun şu ki, bilim, yalnızca nesnel, üçüncü-şahıs bakış açısı üzerine inşa edilmiştir. Sadece bu bakış açısından incelenebilen şeyler "gerçek" olarak kabul edilir. Fiziksel varlıklar ya doğrudan duyu organlarıyla ya da dolaylı olarak, araştırma aletleri üzerine bıraktıkları etki aracılığıy la herkes
İçindekiler
Türkçe Baskıya Önsöz
Bilinç - Öznelliğin Bilimi
Bilinç - Öznelliğin Bilimi
Bilinç: Öznelliğin Bilimi'nin Türkçe baskısının yayınlanmasıyla, kitabın Türkçe çevirisinin okuyucularını bilincin gizemini benimle birlikte keşfetmeye çağırmaktan büyük bir zevk ve onur duyuyorum. Kitabın orijinal ingilizce baskısının yayınlanması üzerinden

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
Reklam
469 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
11 günde okudu
Bilincin İhtişamlı Gizemi
Descartes’ın şüphe metodunu kullanarak oluşturduğu felsefesinin temelinde refleksif bilinç yer alır. Sırayla her şeyin doğruluğunu ve kesinliğini sınayan Descartes, son raddede açık seçikliğinden ve kesinliğinden emin olduğu bir şey bulur nihayet: düşünen ben. Ünlü “cogito ergo sum” (düşünüyorum, o halde varım) onun felsefesinin temel dayanağıdır.
Bilinç - Öznelliğin Bilimi
Bilinç - Öznelliğin BilimiAntti Revonsuo · Küre Yayınları · 201715 okunma
469 syf.
9/10 puan verdi
·
21 günde okudu
Birinci bölümde bilincin salt fiziksellik ile açıklanabilecek bir durum olduğunu söyleyen tekçi ve bilincin maddeden fazla bir şey gerektirdiğini söyleyen ikici bilinç kuramları genel hatlarıyla ele alındıktan sonra tarafsız tekçilik, idealizm ve modern anlayışta insan bilincinin bilgisayar metaforuyla açıklanmasına temel teşkil eden işlevselcilik
Bilinç - Öznelliğin Bilimi
Bilinç - Öznelliğin BilimiAntti Revonsuo · Küre Yayınları · 201715 okunma