Arif Cemil Denker 1888 yılında, İstanbul’da doğmuştur. Müzisyen bir aileye mensup olan Denker’in dedesi ünlü bestekârlarımızdan Hacı Arif Bey, babası ise yine ünlü viyolonsel sanatçılarımızdan Cemil Arif Bey’dir. İlk mektebi bitirmesini müteakiben orta öğrenimini İstanbul Alman Lisesi’nde tamamlamıştır. Daha sonra hukuk tahsil etmek istese de, tahsili yarıda kalan Denker buna karşın çok iyi derecede Almanca, İngilizce ve Fransızca öğrenerek muallimlik ve gazetecilik yapmıştır. Bu süreçte Teşkilat-ı Mahsusa ve üyeleri ile yakın ilişkiler kurmuştur. Birinci Dünya Harbi günlerinde yabancı lisanlara hâkimiyetinden dolayı Berlin’de talebe müfettişliği görevine getirilen Denker bu görevi esnasında 800 kadar Türk gencini uygun aileler yanına yerleştirmiş ve gençlerin eğitimlerini orada sürdürmelerini sağlamıştır. Keza Birinci Dünya Harbi sonrasında Almanya’ya giden Talat Paşa’nın hususi kâtipliğini yaptığı da bilinmektedir. Cumhuriyet döneminde İttihat ve Terakki Cemiyeti ve Teşkilat-ı Mahsusa’ya ait anılarını muhtelif gazetelerde yayınlayan Denker, 1939 yılında yakalandığı ağır hastalıktan kurtulamayarak 1945’te vefat etmiştir. Tefrika ve makaleleri ile tanınan Arif Cemil Denker’in asıl önemli eseri oğlu Prof. Dr. Bülent Davran (Soyadı Kanunu çıktıktan sonra kendisi “Denker”, çocukları ise Davran soyadını almışlardır) ile birlikte yayına hazırladıkları Almanca-Türkçe Büyük Lügat’tır.
Kafkas cephesinde Doktor Bahaeddin Şakir ve Rıza beyler çalışırlarken Makedonya ve Trakya cephelerinde teşkil edilen Teşkilat-ı Mahsusa çetelerinde Bulgar komitacılarda iştirak ederek bir taraftan Sırbistan diğer taraftan Yunanistan’a karşı karşı hareket ediliyordu.
''uygulama içi mesajlarda kelime ile arama yapılamadığından mesajlarda kitap pdfsi ararken daha fazla zaman kaybı yaşamamak, pdflere kolay ulaşmak için yazdığım iletidir.'' deyip pdf kitap linkleri paylaşmıştım zamanında şu şekil;
#222282026
bu iletiyi de yukarıda dediğim aynı düşünce ile
Ihtilalci Talat , posta seyyar memuru Talat Efendi, Dahiliye Nazırı Talat Bey , Sadrıazam Talat Paşa...
Belindeki son günleri Katledilmesi , katilin mahkemesi , Alman mahkemesinin iflası...
Talat Paşa'nın Cihan Harbi öncesi İngiltere, Rusya ve Almanya arasındaki diplomatik çabaları..
İttihat ve Terakki Osmanlı taraftarı Ermeni sanayi ve
“Alnımdan kan akarak yere serileceğim, Yatakta ölmek nasip olmayacak. Ziyanı yok, varsın vursunlar. Vatan benim ölümümle bir şey kaybedecek değildir. Bir Talat gider, bin Talat yetişir!” sözleri tarihe geçen ve bir bakıma başına gelebilecekleri tahmin eden, Osmanlı'nın son sadrazamlarından, İttihat ve Terakki'nin önemli isimlerinden birisi olan Talat Paşa, devletin en çetrefilli dönemlerinde tarih sahnesinde yer almış, günahı ve sevabıyla çeşitli görevler yapmış tarihi bir karakterdir. Pek çok emsali gibi o da tartışılan isimlerden birisidir ve tartışılmaya da devam edecektir. Ancak tartışılmayacak bir şeyi varsa, o da, Almanya’da Tehliryan/Tayliryan adlı Ermeni bir terörist tarafından suikasta uğraması ve hayatını kaybetmesidir. Üstelik Almanya mahkemeleri, bir Türk devlet adamını sokak ortasında kahpece öldüren bu kişiyi serbest bırakmıştır.
Eski bir İttihatçı olan Arif Cemil, Talat Paşa’nın Almanya günlerini ve uğradığı suikastı, roman tarzına yakın bir şekilde anlatıyor.
Arif Cemil Denker bu yazıları 1930'lu yıllarda bir gazetede neşretmiş. Bir yazı dizisi olarak yayınlanmış. Yarı belgesel, bazen roman tadında ve belli bir kurgusu olan, belgelerden ziyade doğrudan anlatıma dayanan bir kitapla karşı karşıyayız.
Okuduklarımızın gerçek olması, elbette okurlarda merak duygusu uyandırıyor. Döneme ve konuya ilgi duyanlar için dikkat çekici bir eser olan Talat Paşa’nın Son Günleri’ni, GUFO Yayınevi seksenli yılların meşhur TV dizisine olan benzerliği nedeniyle Duvardaki Kan adıyla yayınlamış.
İsminden de anlaşılacağı üzere, Osmanlı'nın son sadrazamlarından, İttihat ve Terakki'nin önemli isimlerinden birisi olan Talat Paşa'nın Almanya günleri ve uğradığı suikast anlatıyor.
Arif Cemil Denker bunu 1930'lu yıllarda bir gazetede neşretmiş. Bir yazı dizisi olarak yayınlanmış. Yarı belgesel, bazen roman tadında ve belli bir kurgusu olan, belgelerden ziyade doğrudan anlatıma dayanan bir kitap.
Okurda merak duygusu uyandırıyor. Döneme ve konuya ilgi duyanlar için dikkat çekici bir eser olduğunu söyleyebilirim.