Yeterince savunulabilmesi için özgürlüğün ve aynı zamanda özgür toplumun ne olduğunun iyi bilinmesi gereklidir. Özgürlükle bireysel sorumluluk arasında içiçe bir ilişki vardır. Hayek'e göre Özgürlük sorumsuzluk demek değildir. Özgür insanlar bireysel sorumluluğa inanmalıdırlar. Özgürlük hem bireyin tercih yapma imkanına ve yüküne sahip olması hem de eylemlerinin yol açacağı övgü ve kınamayı omuzlaması demektir. Özgürlükle sorumluluk birbirinden ayrılamaz. Oysa, hem bireysel sorumluluğa hem de bireysel özgürlüğe olan inanç birlikte zayıflamıştır. Bunda bilimin yanlış yorumlanmasının, bu yorumlardan türetilen historisizm ve determinizm tezlerinin önemli etkisi olmuştur. Özgür bir toplumda bireye genel, soyut, eşit kanunlar ve kurallarla tanınan ve korunan bir özel alan bırakılır, bireyin sınırları çerçevesinde tercihler yapabileceği bu alan aynı zamanda bireysel sorumluluk alanıdır. İkisi birden kavranılmadan özgürlüğün mahiyeti anlaşılamaz ve haliyle mahiyeti anlaşılmayan bir şey korunamaz.
(...) Kemalistlerin bu tavrı müminlerinkilerle büyük benzerlik göstermektedir. Dinler halk katında genellikle ritüellere, sembollere, işaretlere, kerametlere indirgenir. Bu tür şeyler açısından Kemalistlerle sıradan Müslümanlar veya Hristiyanlar arasındaki benzerlik dikkat çekicidir. Bazı Müslümanların koyunun kürkünde, arının peteğinde, karpuzun
İnsanlar her konuyu bizzat düşünüp karara bağlamak yerine itaat etmede bir rahatlık bulur. Devlet bunun üzerinde yükselir. Kerameti kendinden menkul karizmatik liderler tarafından emredilmeyi, yönlendirilmeyi severler. Siyasetçi sınıfı bu sayede kolayca insanlara hükmeder. Tabi bunların yokluğu bir çok yazar tarafından kuralsızlık anlamında anarşiye ve kaosa yol açtığı öngörülmüştür.
"...zenginlik ve refahın ana kaynağı uzmanlaşma ve iş bölümüdür. Uzmanlaşma ve iş bölümü ise ilgili alanlardaki bilgiye ortalamanın üstü seviyede sahip olan insanların varlığına bağlıdır."