Ayhan Yücel

Sevincini Bulmak author
Author
8.5/10
2 People
10
Reads
2
Likes
1,053
Views

Ayhan Yücel Quotes

You can find Ayhan Yücel quotes, Ayhan Yücel book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Herkesin kendisine göre bir dünyası vardır ve sanki herkes dünyayı, bu kendi dünyasına uydurmak çabasındadır. Öyle olurki, iki kişi bile aynı çatı altında ömür boyunca bir dünya kuramaz. İki ayrı dünyanın insanı olarak kalır. Mümkün olsaydı insanlar kendine göre bir elbise, kendine göre bir ev yapar gibi kendine göre bir insan imal edeceklerdi. Biz galiba kendine göre bir insan değil kendimize göre bir insan istiyoruz. Halbuki öyle değilde insan fizik ve psikolojik bakımdan tıpa tıp bir benzerine dışarıda rastlasaydı ona şu veya bu bakımdan tahammül edebilecek miydi? Benzerine ve ayri olana tahammül edememek: Bu insanın çirkin bir kaprisinden başka nedir ki?
Nefret merhamete yol olduğu gibi merhamet de bir sevgiye kaynak oluyor. Merhametli adam seven adamdır,merhametli adam koşan adamdır. “Böyle bir merhametin hamlesi ile koşmada Allah’a doğru koşanın zevki duyulur. İnsanlığın imdadına koşmadaki sebep, zekâ ile mantık yolları ile halledilemez. Bu ilâhî bir harekettir ve koşan insan Allah emri yaptığını hisseder gibidir."
Reklam
Muhakkak ki cennet örneği sevinçlerin kaynağı kalbdir. Muhterem hocam Nurettin(Topçu) bey bir yazısında* kalbden taşan sevinçleri şöyle tahlil etmiştir: “Cennet kalbimizdedir. Bu cennetin yemişlerini ve ırmaklarını ele geçirmek dileyelim. Onlar; çocukluk duyguları, bedenle ilgisiz niyetler, acımak ve alicenaplık, sevmek ve ıstırap çekmek emelleri, tabiatla beraber yaşamak aşklarıdır. Onlar nefsine yapılan kötülüğü unutup başkasına hep iyilik yapmak ihtiraslandır. Onlar kibir ve gururdan sıyrılıp kadere boyun eğmek, ıstırap içinde yaşamak kuvvetleridir. Onlar kalbini bedenin arzularına üstün tutup, riyadan her zaman kaçınarak olduğu gibi görünmek, samimi bir tevekküle Allah’a uyarak onunla birlikte ve onun dilediğini yapmak ve kainatın bütün dertlerine ortak olarak her sefaletten mesul olmak ülküleridir. Bu aşklar, bu kuvvetler ve bu ülküler henüz bozulmamış, tertemiz kalbin içinde saklı tohumlardır. Kalb tertemiz olarak ele alınırsa, bütün hakikatlerin kaynağıdır. Düşünen adam kendi kalbinde ışıklar arayan adamdır. Işıklar bizden doğup eşyaya renk verırler”.
Alexis Carrel, dünyanın bir ucundan, iradenin süpürgecileri karşısında insanlığın zavallılıklar sergilediğine, şahsiyetin ve iradenin yokluğuna “L’homme, cet inconnu: Bilinmeyen İnsan” adlı eserinde nasıl feryat ediyor: “Bireysellik çevrenin şartlarına göre ya belirir veya zaafa uğrar.” “Yeni beldenin sakinleriz” “Orada fertlerin çoğu aynı
Tabiatın bir noktasında, yeşilde veya mavide bütün hesaplardan kurtulmak ümidi saklı gibidir. Bazen maviyle mavinin birleştiği yerde, deniz üzerindeki ufukta eşyadan ve hesaplardan kurtulmuş gibi oluyorum. Lâkin bazen bu nokta, hiç de istemeden, eşyaları imal ettiğimiz bir tezgâh veya bütün hesapları gözden geçirdiğimiz bir mekân haline de bürünüveriyor. O zaman hiç de tabiatın seyircisi değiliz. Orada eşyaya ışık veririz, renk veririz, rendeleriz, rendeleriz, olmazsa avucumuzu sıkar onu çamur yapar, tekrar karıştırır ve yeniden şekillendirmeye çalışırız. İşte o zaman ufka uzanan maviler kalkar, ufuk kalkar ortaya yeniden eşya çıkmış olur. İşte o zaman eşyadan kaçmak için ufuk bile yetmez olur. Muhakkakki seyredebilmek için tahta perdenin ilerisine geçmek lâzım geliyor. O tahta perdeden kurtulmadıkça tabiatın ortasına bile düşsek; onu görecek kadar hür olmadığımızı görmekten başka birşey seyretmemiş olacağız. Af edemediklerimizden veya edilmediklerimizden ve eşyadan kurtulmadıkça; içimiz tabiatla başbaşa kalacak kadar kendini masum, hür ve emniyette hissedebilir mi?
Yeşil bir bitki yaprağında özümleme sonucu beklenilen nişastanın oluşması için nasıl bir takım şartların bu arada nişastaya yapı taşı olarak girecek su ve karbondioksitin varlığı gerekiyor ve bu reaksiyon; şartlarının hepsinin varlığı yani bütünlüğü ile ancak beliriyorsa, bir hamlenin varlığı için de bu hareketi meydana getirecek; yapı taşlarının ve şartlarının bütünlüğü, hareketin bütünlüğü neticesi olarak lüzumludur. İşte bu bütünlük sayesinde; değişik bir irade ile değişik bir özellik kazanan maddenin gayemize “götürücü” bir araç olarak kullanılışı kaışısında, aklımıza gelen, “hareket için her hareket meşru mudur?” sorusunu cevaplandırabiliriz. Şöyleki, hareket için her hareket meşru değildir. Allah rızası için hırsızlık, Allah rızası için küfür olamaz. Zira bizden bunlar istenilmiyor. Şu halde yapıldığı takdirde nasıl olur da Allah razı olur? Birçok işlerde, ferdin didinişlerinde (hüsnüniyet-bilgisizlik) veya (bilgi-kötüniyet) tezatını kolayca görüyoruz; bazen bilgi, kötü niyeti tamamlarcasına kucaklamış, bazen bilgisizlik iyi niyetle güreşircesine kucaklaşmış; ama daima kucaklaşmış, karışmış bir (bilgisizlik-iyiniyet) veya (kötüniyetbilgi) alaşımı işlerin döküm kalıbı oluyor ve sanki cemiyet bu dökümcülüğün sanat mektebi halinde karşımıza çıkıyor. Bu sebeple, tam bir hareket için, yani onun bütün oluşu sebebiyle ve bu bütünlük icabı mevcudiyeti gereken şart ve yapı taşlarmı araştıralım.
Reklam
Eğer bir insanin hayatından daha kıymetli bir şeyi yoksa, onun hayatının da bir kıymeti yoktur.
Bir zaman, hayatı mânalandıran Doğu dünyası, şimdi sevincini yitirmiş, çilesiyle başbaşa kalmış görünüyor. Büyük olanı unutmuş gibi, düşünemiyor gibi sadece dünya sıkıntılarının yükünü büyük olanak tanıyor. Aşk olmayınca meşk olmazmış; şimdi Doğu sevgisiz, hareketsiz, çilesi ile, o büyük dünya sıkıntısı ile başbaşa" Şüphesiz çekilmez ezici bir şey, bu. Fakat hiçbir sevinç kaynağını da yanaşmıyor. Daha doğrusu sevincini apaçık ortaya koyamıyor, açıklıkla göremiyor, sevmesini bilmiyor. Ama hiçbir şeyi sevmesini bilmiyor. “İnsanoğlu” denen kendisi, kendi gözünde bir nefret konusu olup çıkmış. Birçok şeyi bilir ve inanır görünür. Bu arada insanoğlunun eşrefi mahlükat” olduğunu da bilir. Lâkin ona, bir sevgiyle, yaradılmışların en şereflisi olarak uzanamıyor, sevmiyor ve pek tabii olarak da sevinemiyor.
Büyük ve küçük olan her şey,şüphe ve korku nedir bilmeyen sevgi kaynağından taşıp gelir.Bütün haksizlık ve yanlışlıklar da sevgi azlığındandır. S.Glaspell
İnsan ve Şahsiyetin Teşekkülü
Yaşamak zaruretinde ölüm, bu yaşayıştan kurtulmak onun üstüne çıkmak iradesinde hayat var. Bu ölüm ve hayat tezatının barındığı bende ise büyük bir düzen var.
46 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.