Sürükleyici ve keyifli okunan bir kitap. Ayrıca 2. Dünya Savaşında içinde bulunduğumuz çıkmazı okuyucuya çok net aktarabiliyor. Türkiye her zamanki gibi, iki farklı tarafın arasında kalmış...
Kitaba ilişkin en net eleştirim, karakterlerin bir kısmının olabildiğince yüzeysel işlenmesi oldu. Örneğin, Rafo, Ferit, Margot gibi hikayede ön planda yer alan karakterler, oldukça yüzeysel işlenmiş.
Ayrıca yazarın ara sıra girdiği, "Vatan millet sakarya! En büyük en demokratik devlet Türkiye!" modu beni biraz hayal kırıklığına uğrattı. Zaten olay örgüsü ve gerek diplomatların, gerekse Fransa'daki Türklerin yürekli hareketleri okuyucuyu milletiyle gururlandırıyor, bir de "İşte bizler böyle mertiz, böyle cesuruz..." gibi şovenist cümlelere gerek olmadığını düşünüyorum. Bence bu algı okuyucuda kendiliğinden oluşmalı. Aksi halde kurguya zarar verdiği kanaatindeyim.
Ama tüm bunlara rağmen (biraz da konu üzerine internet üzerinden yaptığım araştırmalar sonrası) ben Ayşe Kulin'in amacına ulaştığını düşünüyorum. O dönemde vatanımızda yaşanan problemler konusunda fikirlerim oluştu, hiç kimsenin umursamadığı ve kimsenin destek çıkmadığı Yahudilere ne kadar kol kanat gerdiğimizi görmüş oldum ve eski toprak bürokratlara olan saygım kat be kat arttı. Hatta bu mevzuları öğrendiğimde, Türk olduğum için pek gururlandım. (Tabii yukarıda bahsettiğim gibi yazarın gazlamalarının bunda pek etkisi olmadı. :))
Her neyse, ben 2. Dünya Savaşı dönemine veya Cumhuriyet tarihine ilgi duyan herkese bu kitabı şiddetle öneriyorum. Tarih sevenler, kitabın sonuna nasıl geldiklerini anlamayacak bile. Herkese iyi okumalar! :)