09.08.1989 Yalova doğumlu. İlkokul ve liseyi Yalova’da okudu. İstanbul Ticaret Üniversitesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı mezunu. Çek Cumhuriyeti (2012) ve Finlandiya’da (2013) düzenlenen “sürdürülebilir mimari” üzerine uluslararası çalışmalara katıldı. Halen yüksek lisans eğitimine ve iç mimar olarak çalışmaya devam etmektedir. Uzun süredir yazıyor.  
''Ela,'' dedi. '' Bir kasabaya taşınsak ya... İyi bir aile görümünde... Temiz... Ne güzel olurdu değil mi?''
''Hadi'' dedim. '' Sen kendine ait fikirlerin olamayacak kadar ölüsün.Hadi uyu artık.''
"Tehlikeyi fark etmen için 'Dikkat Tehlike!'tabelası mı asmalıyım boynuma?Eğlenmiyor musun yoksa?Sarhoş musun?Sana diyorum...Kaldır kafanı, bana bak!Ne sanmıştın?Gün aydınlığında hâlâ oturuyor olacağımızı mı?
Birimiz ölü,birimiz ölü kadar hüzünlü hissettiğinde de söylediklerimi hatırlayabilecek misin?Gereğinden de fazla bekledim. Emir cümlelerime demin itaat ettiğin gibi yarın gece içtiğinde de beni duyarcasına kafanı kaldırıp karşısındaki sandalyeye bakacak mısın?
.
.
.
Karekter aktif olarak sevişiyor...
Zannediyorum yazar mahremiyet duygusundan oldukça uzak.
Olması gerektiğinden çok daha fazla mahrem ifade, yaşanmışlıklar vs. vs. Bu kadarına gerek var mıydı gerçekten.
Kantarın topuzu kaçık anlayacağınız.
Büyük bir sabırla altından ne çıkacak diye bekledim, 1.5 satırda özetlemiş "babası kulağına eğiliyor ve nasıl düştüğünü hatırlıyor musun "diyor ve kitap özetleniyor.
(Altından mutlaka bir dram çıkacaktı )
15 bölümden oluşan kitabı sadece karakteri seviştirerek ve tüm detaylarını anlatarak zamanımı çalan bu (ve tabi ki kitabı da)yazarı okumayın tavsiye etmiyorum!