Okuyucu, 15 yaşındaki Michael ve 30'lu yaşlarındaki Hanna'nın kesişen hayatını anlatıyor bize. İkinci Dünya Savaşı sonrası başlayan ilişki Hanna'nın ortadan kaybolmasıyla bitiyor fakat Michael, Hanna'yı onsuz da olsa yaşamaya devam ediyor. Ta ki ikili yeniden mahkeme salonunda karşılaşıncaya dek. Geçmişe dönük olarak yaşanan bu hesaplaşma, hem Hanna'nın geçmişte işlediği suçların cevabını veriyor bize, hem de yaşadıkları ilişkiyle ilgili boşlukları dolduruyor.
Bir aşk hikayesini konu ediniyormuş gibi başlayan kitap aslında suç, vicdan, hesaplaşma üzerine yoğunlaşmış.
Enfes bir kitaptı, hayranlıkla okudum. Hele de kitabın son bölümü, kitabın içindeki en güzel bölüm olmakla beraber, kitaptan bağımsız olarak da okuduğum en iyi metinlerden biriydi. Sadakatin ne olduğunu anlatan eşsiz bir bölümdü.
Önce kitabını okumayı tercih ettiğim için filmi izlemeyi ertelemiştim. Artık izleyebilirim ama siz lütfen önce kitabı okuyun.
Son olarak kitabın 2. bölümünden yola çıkarak, size bir soru: İnsanların iradelerine saygı duymalıyız evet, peki verdikleri karar hayatlarına mal olacak olsa bile mi?