Uzağın içindeki yakını, soğuğun içindeki sıcağı, dağınıklık içindeki düzeni ve aza saklanmış çokluğu yaradana hamdolsun. Içimdeki tüm zorlamaları bir kenara bırakarak sana teslim olu iyorum. Uzakta olduğum yerlerden sevdiklerinin yanına yaklaştır ya Rab. Üşüyen kalbimi aşk ateşiyle ısıt, öyle ki, darmadağın olan her zerrem, uçuşan diğer zerrelerle birleşip düzen bulsun; benim az saydığım umutlarım, dualarım, sevinçlerim senin katında veed ile çoğalsın. Öyle büyüsünler ki, karanlığın içinde beklemekte olan sırça işık tutuşsun, gerçek güzelliğin ateşi bir daha asla sönmesin...
Amin!
"Bir gün Sünbül Efendi o zamanlar ismi Musa olan Merkez
Efendi'ye sorar: 'Hâşâ âlemi sen yaratsaydın, nasıl yaratırdın?' Musa Efendi ise şöyle der: 'Bu mümkün değil lakin mümkün olsaydı her şeyi merkezinde bırakırdım. Ålem öyle tatlı bir nizam içinde ki, buna bir şey ilave etmek veya eksiltmek düşünülemez,' diye muazzam bir cevap verince artık ismi Merkez Efendi olmuş," diye anlatınca büyükannem, Merkez Efendi'nin bu sözlerinin arkasındaki hikmetin üzerinde kafa yormuştuk.
Bir balon nasıl ki fazla nefes verildiğinde patlarsa, kapasite sinden fazla dolan kap nasıl ki dolup taşarsa, Yaradan biliyordu ki benim henüz derinlikten uzak gönül kabım da bir anda had dinden fazla ilimle dolarsa yüreğim bunu kaldıramaz, infilak ederdi. Belki isyana düşer, anlamlandıramaz, algılayamazdım çünkü şu an içinde bulunduğum hâl henüz Allah'ın merhametli ve zarif yolundan uzaktı. Çok şükür.Allah kendi yoluna yaklaştırırken şok etkisiyle değil, tüm bu ufak nazik işaretlerle beni uyarıyor, adeta, "acele etmeden devam et kulum," diyordu.