Bilal Baş

Bilal BaşBir Hıristiyan Mezhebi Olarak Aryüsçülük yazarı
Yazar
Çevirmen
9.0/10
1 Kişi
5
Okunma
1
Beğeni
1.057
Görüntülenme

Bilal Baş Sözleri ve Alıntıları

Bilal Baş sözleri ve alıntılarını, Bilal Baş kitap alıntılarını, Bilal Baş en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Pavlus Kristolojisi
Pavlus, Hıristiyanlığın Yahudiliğin bir devamı olmaktan çıkması sürecinde en önemli katkıyı sağlayan figürdür. İsa Mesih'in yaşa- mi ve mesajını Greko-Romen kültürlerle yoğrulmuş insan toplu- luklarınca anlaşılabilir ve kabul edilebilir şekilde yorumlamıştır.37 (Örneğin Pavlus, Yeni Ahit'in Resullerin İşleri bölümünde anlatı- lan olayda
Sayfa 26 - Arkeoloji ve Sanat YayınlarıKitabı okudu
Aryüsçülük ihtilafının bu derece zor olması, Hıristiyanlık tarihi adına çok önemli bir takım neticeler doğurur. Bu neticelerin ilki ekümenik konsil müessesesidir. Kilise, kurulduğu ilk yüzyıldan itibaren inanç ve ibadet konularında karar verebilen bir merci olarak konsilleri kabul etmiş ve uygulamıştır. Ancak büyük ölçüde Aryüsçülük ihtilafını gidermek gayesiyle toplanan İznik konsiline kadar sözkonusu müessese bölgesel olarak işlemekte olduğu halde, İznik konsili bütün Hristiyan âlemini kuşatıcı ve bağlayıcı bir nitelik taşımıştır. İmparator konsile bizzat başkanlık etmiştirBu nedenle bu müessese büyük ölçüde siyasileşmiştir. rik boyutuyla ilgilidir. Kilise babaları, karşılarındaki güçlü rakibi Aryüsçülüğün ortaya çıkardığı diğer bir netice taritşmanın teo- yenebilmek için önemli bir teoloji birikimi ortaya koymuşlardır. Yapılan bu çalışmalar sayesinde kilisenin kristoloji ile ilgili dokt- rinleri çok daha güçlü bir şekilde temellendirilebilmiştir. Bu ne- denle Aryüsçülük kristoloji tarihi açısından bir dönüm noktası kabul edilebilir. Aryüsçülük tartışması sayesinde, Kilisenin sosyal uzantıları olan heretik akımlarla mücadele geleneğini oluşturduğunu söyleyebiliriz. Aryüsçülük, başka heretik akımlardan farklı olarak halka yayılmayı başarabilmiş ve bir kitle hareketi olmuştur
Sayfa 100 - Arkeoloji ve Sanat YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Aryüsçülüğün kendi döneminde kilise bünyesinden ayrılan diğer mezheplerden farklı olarak, kiliseden ayrı bir müstakil cemaat oluşturmaması dikkat çekici bir husustur. Bu durum Aryüsçülerin siyasi yönlerinin diğer hareketlere nisbetle daha baskın olması ve ortodoks kilisenin liderliğine oynamaları ile açıklanabilir. Zira bu hareketin mensupları doktrinel farklılıkları dışında, ortodoks kilisenin tavır ve uygulamalarından ayrılmamışlardı. Aryüsçü pis- koposlarla ortodoks piskoposlar kilise içinde birbirleriyle mücadele ederlerken, her iki grubun tebaası konumundaki Hıristiyan cemaatler, aynı kiliselerde birlikte ayin yapmakta ve aynı liturjileri uygulamaktaydılar. Bu durum, Aryüsçülerin dördücü yüzyıldan sonra kiliseden bağımsız bir grup olarak varlıklarını kaybetmelerini beraberinde getirecektir. Özellikle Mısır ve Kuzey Afrika'da sadece Aryüsçülerin değil, fakat onlarla hemen hemen aynı dönemde yaşamış olan Donatistler ve Melitiusçular'ın da dördüncü yüzyıldan sonraki varlıkları ve bölgedeki etkinlikleri kilise tarihin- de aydınlatılması gerektiren önemli problemlerden biri olarak durmaktadır. Buna karşılık, beşinci asırda ortaya çıkan Nasturilik, Monofizitlik gibi akımlar kendilerine ait kiliseler oluşturduklarından bağımsız yapılar olarak günümüze kadar gelebilmişlerdir.
Sayfa 99 - Arkeoloji ve Sanat YayınlarıKitabı okudu
Tefsir
Aryüsçülük hareketi, Lucian'den itibaren Kutsal Kitap tefsirine dair en önemli ekollerden birinin içinde yeralmaktadırİlgili kay- naklardan Aryüs ve arkadaşlarının önemli tefsir çalışmalarının olduğu, hatta Aryüs'ün Kutsal Kitap'ı kiliseden farklı bir şekilde yorumlama gayretlerinin, Aryüsçülük hareketinin temeli olduğu anlaşılmaktadır. Ne var ki, ortodoks kilisenin sapkın saydığı mez- heplere karşı takındığı tavrın bir neticesi olarak, Aryüsçülüğe ait kaynakların zaman içinde yokedilmesi sürecinde sözkonusu tefsir çalışmaları da ortadan kaldırılmıştır.
Sayfa 98 - Arkeoloji ve Sanat YayınlarıKitabı okudu
Aryüs, Mısır'ı baştan sona dolaşarak fikirlerini halka anlatmış ve gemiciler, değirmenciler ve diğer kesimler için teolojik içerikli tekerlemeler hazırlamıştır. Aryüs'ün Thalia adlı eseri bu tip teker- lemelerden oluşur. Bu çalışmalar neticesinde, mesele Mısır'da köylere kadar yayılmış ve Hıristiyan toplumun ihtilafi o dönemde Hıristiyan olmayanların tiyatrolarına komedi konusu olabilmiştir. Aryüs'ün etkisi sadece halk ile sınırlı da değildir. Rahipler arasında da son derecede itibarlıdır. Bu durum, hem fikirlerinin cazibesinden hem de karizmatik şahsiyetinden kaynaklanıyordu
Sayfa 47 - Arkeoloji ve Sanat YayınlarıKitabı okudu
Rahip Bahira Aryüsçü müydü?
Aryüsçülüğün bir başka önemli tarafı, bu mezheple İslam dini arasında kurulan ilişkidir. Müslümanlarla Hıristiyanların karşılaştıkları ilk asırlarda, iki taraf arasında bir polemik süreci başlar. Bazı Hıristiyan yazarlar, Aryüsçülüğün savunduğu fikirlerle İslam'ın tevhid inancı arasındaki paralelliklerden yola çıkarak, yeni doğan İslam dininin hakikat iddialarını çürütmeye çalışan reddiyeler yazarlar. Bu polemik eserlerinin belki de en önemli iddiası Hz. Muhammed'in Hıristiyanlıktan intihal yaptığıdır. Buna göre, Hz. Muhammed getirdiği dini Aryüsçülerden almıştır. Onlara göre Hz. Muhammed’le görüşen rahip Serkis Bahira bir Aryüsçüdür ve peygamberimiz tebliğ ettiği dini ondan öğrenmiştir. Buna göre, İslam'ın tevhit inancının Aryüs'ün fikirlerine benzerliği bunun en önemli delilidir.
Sayfa 12 - Arkeoloji ve Sanat YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Tanrı Oğlu, Tanrı'nın iradesi ile bağımsız bir varlık olarak yaratılmıştırO kut- sal metinlerde 'hikmet' (oopía/sofia), 'kelime' (λoyoc/logos) gibi isimlerle ifade edilmektedir. Diğer bütün yaratılmışlar gibi, onun da bir başlangıcı vardır. Başka bir ifade ile onun olmadı- ğı bir zaman vardır (hâdistir).
Sayfa 87 - Arkeoloji ve Sanat YayınlarıKitabı okudu
Pavlus, İsa'nın hayatını, ölümünü ve tekrar dirilmesini İncil'in mesajı ile ilişkilendirerek bir kristoloji sistemi kurar. Bu kristoloji Yahudi anlayışlarından farklıdır. Pavlus'un sistemi, Yuhanna İncili'nin çizgisine paralel olarak, İsa'yı Logos olarak görmüş ve onu bir nevi Tanrı kabul etmiştir. Yahudi Hıristiyanlığı ise, İsa'nın Tanrı oluşunu reddetmiştir. Birinci asırda ortaya çıkan Ebionizm akımı, bu Yahudi Hıristiyanlığı ile ilgilidir. Kilise geleneği, Ebionileri ilk sapkın mezhep kabul eder. Gnostik Hıristiyanlar ise, buna karşı aynı yüzyılda Doketizm adıyla ikinci bir sapkın mezhep ortaya çıkarmıştır. Doketikler, İsa'yı tamamen Tanrı kabul ederek onun beşeriyetinin bir aldanmadan ibaret olduğunu söylemişlerdir.
Sayfa 23 - Arkeoloji ve Sanat YayınlarıKitabı okudu
Aryüs'ün fikirleri, açıklandıkları tarihten itibaren büyük etki ya- ratır. Bu etkinin iki nedeni vardır. Bunlardan birincisi, sözkonusu fikirlerin Hıristiyanlığın savunduğu Tanrı ve vahiy anlayışını te- melden sarsmış olmasıdır. İkinci neden, Aryüsçülerin çok güçlü siyasi desteklerinin bulunmasıdır. Aryüsçüler amaçlarına ulaş- mak için siyaseti aktif olarak kullanmıştır. Bu durum, Aryüsçü- lüğün yayılmasında önemli rol oynamıştır. Aryüsçülük, Aryüs'ün fikirlerini açıkladığı 318 tarihinden imparatorluk hudutları içinde nihai olarak yasaklandığı 381 İstanbul konsiline kadar, kilise ve devletin gündemini meşgul etmiştir. Bu meseleden dolayı, iki genel (ekümenik) konsil ve bu ikisi arasında pek çok bölgesel konsil toplanmıştır. Mezhep, İstanbul konsili ile tamamen yasak- lanmıştır. Ancak altıncı yüzyılda, kuzey Avrupalı Gotlar, Vandallar ve Cermenler'in Roma'yı istila ettikleri dönemde, Aryüsçülük ikinci defa gündeme gelmiştir
Sayfa 11 - Arkeoloji ve Sanat YayınlarıKitabı okudu
Aryüs'ün fikirlerinin temel çıkış noktası Tan- rı anlayışıdır. Tanrı yalnızca bir tanedir. Bu Tanrı doğurulmamış, başlangıcı olmayan, sonsuz, mutlak iyi, hikmet ve kelam sahibi- dir. Aryus, İsa Mesih'in Baba ile eşit ve aynı özü paylaşan Tanrı kabul edilmesinin iki tanrıcılık olacağını iddia eder. Kilise Baba- larının yaptıkları açıklama girişimlerini de yetersiz bulur. Aryüs buradan hareketle İsa Mesih'in Tanrılığını inkâr etmiştir. Tanrı mahlûkatı yaratmayı murat ettiğinde, bir vasıta olarak Oğlunu tüm zamanlardan önce yaratmıştır. Oğlu da ondan aldığı güçle mahlûkatı yaratmıştır. Bundan dolayı Oğul ezeli değildir ve son- radan yaratılmıştır. Yaratılmış olduğu için Tanrı değildir
Sayfa 45 - Arkeoloji ve Sanat YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Antakya Okulu'nun Kristoloji Anlayışı ve Aryüsçülere Etkisi
Antakya okulunun kurucusu Antakyalı Lucian'dir (ö.312). Antakya ve Suriye Kiliseleri tarafından kullanılan Yeni Ahit metni onun tarafından yazılmış olup, onun adıyla anılır. Lucian'in kristoloji anlayışı, yukarıda değindiğimiz Samsatlı Pavlus'un Adoptionizm'i ile Origen'in yukarıdan aşağı derecele- nen teslis anlayışının
Sayfa 38 - Arkeoloji ve Sanat YayınlarıKitabı okudu
İskenderiye Okulu ve Kristoloji Anlayışı
Üçüncü yüzyılın başında İskenderiye'de ortaya çıkan bu akım, Grek felsefesinin ve özellikle de Yeni Eflâtunculuğun etkisi altındadır. Bu teoloji anlayışının en önemli temsilcileri İskenderiyeli Klement (ö. 215) ve Origen'dir (ö.254). İskenderiye okulu, Yeni Eflâtuncu aşkın Tanrı anlayışını benimseyerek, bu Tanrı'nın çoklukla doğrudan ilişkiye giremeyeceğini, bu nedenle kendinden aşağı olan ruhi varlıklar dünyasını yarattığını ve bu ruhi varlıklardan biri olan Kelam'ın da dünyayı yarattığını kabul eder.
Sayfa 35 - Arkeoloji ve Sanat YayınlarıKitabı okudu
Aryüsçülük, ortodoks kilisenin heretik saydığı bir mezheptir. Adı- nı kurucusu Aryüs'ten (250-337) alır. Aryüs, İskenderiye kilisesine bağlı olan Baukalis bölgesinin başrahibi iken, 318 yılında mez- hebine temel olacak fikirlerini açıklar ve bunları yaymaya başlar. Aryüs, İsa Mesih'in Baba ile olan ilişkisi konusunda, İsa'nın Baba'dan ontolojik olarak farklı olduğunu söyler. Ona göre İsa Mesih, Baba'nın yarattığı bir varlıktır. Aryüs'ün düşüncesindeki belirleyici ilke Tanrı'nın birliğidir. Oğul'u Baba gibi Tanrı kabul etmek ise, Tanrı'nın birliği prensibi ile hiçbir şekilde uzlaştırılamaz. Böyle bir kabul, zorunlu olarak iki tanrıcılıktır. Gerçek anlamda Tanri olan yalnızca Babadır. İsa Mesih ise onun tarafından yaratılmıştır
Sayfa 10 - Arkeoloji ve Sanat YayınlarıKitabı okudu
Hristiyan Mezhepleri
Hıristiyanlığın tarihinde büyük mezhep ayrılıklarını üç döneme ayırmak mümkündür. Bunlardan ilki miladi dördüncü ve beşinci yüzyıllardaki ayrılıklar; ikincisi on bir ve on ikinci yüzyıllarda Katolik ve Ortodoks mezheplerinin ortaya çıkışı; üçüncüsü ise on altıncı yüzyıl ve sonrasında Protestanlığın Katolik bünyesinden kopuşudur. Birinci gruba dâhil olarak dördüncü yüzyılda ortaya çıkan Aryüsçülük, Kilise tarihinde ilk önemli mezhep ayrılığı olarak kabul edilebilir
Sayfa 9 - Arkeoloji ve Sanat YayınlarıKitabı okudu
Siyasal Hristiyanlık
Hıristiyanlar, Pavlus'tan itibaren İncil mesajını yaymak ve ben- zeri gayelerine ulaşmak için dini vasıtaların yanında, siyaset gibi dünyevi vasıtaları da kullanmıştır. Evrensel olma iddiasındaki bir din için bu tabii ve anlaşılabilir bir durumdur. Bu nedenle Hiris- tiyanlar Kilise teşkilatı kurarak sosyal bir birlik oluşturmuşlardırKilise, İncil'in işaret ettiği gayeleri Hıristiyan toplumu adına elde etmek amacı ile hem dini hem dünyevi vasıtaları kullanmıştırBu nedenle gerek zulüm ve baskı gördüğü dönemlerde, gerekse siyasi otorite tarafından tanındığı dönemlerde, Kilise siyasi bir kurum olagelmiştir
Sayfa 64 - Arkeoloji ve Sanat YayınlarıKitabı okudu
18 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.