Aryüsçülüğün kendi döneminde kilise bünyesinden ayrılan diğer mezheplerden farklı olarak, kiliseden ayrı bir müstakil cemaat oluşturmaması dikkat çekici bir husustur. Bu durum Aryüsçülerin siyasi yönlerinin diğer hareketlere nisbetle daha baskın olması ve ortodoks kilisenin liderliğine oynamaları ile açıklanabilir. Zira bu hareketin mensupları doktrinel farklılıkları dışında, ortodoks kilisenin tavır ve uygulamalarından ayrılmamışlardı. Aryüsçü pis- koposlarla ortodoks piskoposlar kilise içinde birbirleriyle mücadele ederlerken, her iki grubun tebaası konumundaki Hıristiyan cemaatler, aynı kiliselerde birlikte ayin yapmakta ve aynı liturjileri uygulamaktaydılar. Bu durum, Aryüsçülerin dördücü yüzyıldan sonra kiliseden bağımsız bir grup olarak varlıklarını kaybetmelerini beraberinde getirecektir. Özellikle Mısır ve Kuzey Afrika'da sadece Aryüsçülerin değil, fakat onlarla hemen hemen aynı dönemde yaşamış olan Donatistler ve Melitiusçular'ın da dördüncü yüzyıldan sonraki varlıkları ve bölgedeki etkinlikleri kilise tarihin- de aydınlatılması gerektiren önemli problemlerden biri olarak durmaktadır. Buna karşılık, beşinci asırda ortaya çıkan Nasturilik, Monofizitlik gibi akımlar kendilerine ait kiliseler oluşturduklarından bağımsız yapılar olarak günümüze kadar gelebilmişlerdir.