Brian Davies

Brian DaviesDin Felsefesine Giriş yazarı
Yazar
8.5/10
3 Kişi
9
Okunma
1
Beğeni
366
Görüntülenme
Evil and Consequences
D. Z. Phillips, He asks: “What then are we to say of the child dying from cancer?' His reply is: 'If this has been done to anyone, it is bad enough, but to be done for a pur­pose, to be planned from eternity-that is the deepest evil. If God is this kind of agent, He cannot justify His actions, and His evil nature is revealed.’ Phillips thinks that it is morally wicked to defend God's goodness by appealing to the fact that evil might be viewed as something he wills as a necessary means to certain goods. And, as Phillips himself observes, this is also the conclusion which Dostoyevsky's character Ivan Karamazov reaches in his famous speech to Alyosha in The Brothers Karamazov: And if the sufferings of children go to swell the sum of sufferings which was necessary to pay for truth, then I protest that the truth is not worth such a price . . . I don't want harmony. From love of humanity I don't want it . . . Besides, too high a price is asked for harmony; it's beyond our means to pay so much to enter on it. And so I hasten to give back my entrance ticket, and if I am an honest man I am bound to give it back as soon as possible. It's not God that I don't accept, Alyosha, only I most respectfully return Him the ticket.
Sayfa 37
“From a scientific point of view, we can make no distinction between a man who eats little and sees heaven and the man who drinks much and sees snakes.” Bertnard Russell
Sayfa 125
Reklam
Tantum religio potuit suadere malorum ('So much evil could religion provoke'). Lucretius (99/94-55/51 BC)
Sayfa 174
Dünyadaki rasyonel geçici varlık aynı zamanda dünyanın veya bizzat doğanın nedeni değildir. Ahlâklılık ile, dünyaya parçalarından biri gibi- ait olan ve bu nedenle ona bağlı bulunan bir varlığın layık olduğu mutluluk arasındaki zorunlu bağlantının ahlâk yasasında en ufak bir yeri yoktur. Onun iradesi, değil dünyanın nedeni olmak, sahip olduğu gücü kullanarak (mutluluğuyla ilişkili olan) doğayı kendi pratik ilkeleriyle uyumlu hale getirmeye bile muktedir değildir. Bununla birlikte... en yüksek iyiye ulaşmak için zorunlu olarak sarfedilen çabada şöyle bir bağlantının zorunlu olduğu varsayımında bulunulmaktadır. En yüksek iyiye kolayca ulaşılmasını sağlamaya çalışmalıyız (böylece en yüksek iyi, en azından, mümkün bir şey olmalıdır). Dolayısıyla, bir bütün olarak doğanın nedeni ve doğadan tamamıyla ayrı bir varlık (ki bu varlık mutluluğun ahlâkla birebir örtüşmesinin zeminini teşkil etmektedír) varsayımında bulunulmaktadır... Bu nedenle, türetilmiş bir en yüksek iyinin imkan dâhilinde olması, aynı zamanda, orjinal en yüksek iyinin yani Tanrı'nın varlığının da postulatidır. Dolayısya, Tanrı'nın varlığını kabul etmek ahlâken zorunludur.³ 3 Kant, Critique of Practical Reason, (İngilizceye] Çev. Thomas Kingsmill Abbott (Londra, New York, ve Toronto, 1909), s. 129 vd.
Sayfa 207Kitabı okudu
Benim bir “yaratılışçı" olduğumu düşünün. Yani belirli bir türe dâhil olan her bir ögenin ya doğrudan doğruya Tanrı tarafından yaratıldığına ya da bu örneklerden birinin soyundan geldiğine inandığımı varsayın. Türlerde doğal seleksiyondan kaynaklanan bir evrimin gerçekleştiğine inanmaya başlarsam hayatta kalan türlerin düzenlenmiş türler olarak görülemeyeceği sonucuna mı ulaşmam gerekir? Kesinlikle hayır. Çünkü bir şeyin hem dizayn edilmiş hem de mekanik süreçler vasıtasıyla ortaya çıkmış olabileceğini tutarlı bir şekilde iddia edebilirim.
Sayfa 137Kitabı okudu
Varlığının başlangıcı olan her şeyin bir nedeni var mıdır gerçekten? Bu kolayca felsefî bir klişe olarak nitelendirilebilir. Nitekim Thomas Reid'in (1710-96) şunları yazdığını görüyoruz. Ne varlık ne de varlığın herhangi bir kipi etkin bir nedenden bağımsız bir şekilde var olamaz. Bu çok önceden beri insan zihninde belirmiş ve evrensellik kazanmış bir ilkedir; bu ilke insan tabiatının derinliklerinde öyle bir kök salmıştır ki bu kökleri en güçlü şüphecilik bile söküp atamaz.
Reklam
Konuşmanın bizzat kendisi bir düzenlilik atfetme işlemiyken düzenlilikten bağımsız bir dünyadan mâkul bir şekilde nasıl bahsedebiliriz? Thomas McPherson, The Argument from Desing (Londra, 1972), s. 20.
Sayfa 121Kitabı okudu
Başka bir deyişle, bir şeyin var olmaya başladığını bilmek onun bir nedeninin olduğunu bilmektir zaten. Bu nedenle varlığın nedensiz bir başlangıcının olduğu iddiası hakikaten biraz garip kaçmaktadır. Neden ve etki hakkındaki iddialarına rağmen Hume bile bunu hissetmiş gözükmektedir. 1754'te yazdığı bir mektupta o şöyle der: "Şeyler nedensiz bir şekilde var olabilir gibi son derece saçma bir önermeyi asla ortaya atmadığımı söylememe izin veriniz. Ben sadece bu önermenin yanlışlığı hakkındaki kesin kanaatimizin Sezgi veya Tecrübeden değil, başka bir Kaynaktan geldiğini iddia ettim."⁷ C. D. Broad da (1887-1971) buna benzer şeyler söylemektedir: "Hume'u destekler mahiyette ne söylersem söyleyeyim bir şeyin — hem geçmişte hem de o şeyin var olmaya başladığı anda mevcut — bir nedenden (modası geçmiş tabirle; üretici veya var ediciden) bağımsız bir şekilde var olmaya başladığına inanamam."⁸ 7 The Letters of David Hume, ed. J. Y. T. Greig (Oxford, 1932), i. 187. 8 C. D. Broad, "Kant's Mathematical Antinomies”, Proceedings of Aristotelian Society, 40 (1955), s. 10.
Leibniz'in ifade ettiği gibi, "Mevcudiyeti metafizik bir zorunluluk olan, yani varlığın özüne ait olduğu bir Varlık mevcut olmalıdır." G.W. Leibniz On the Ultimate Origination of Things, G.H.R. Parkinson (e.d), Leibniz: Philosophical Writings (Londra and Toronto, 1973), s.137.
Sayfa 101Kitabı okudu
Resim