Sosyoloji, felsefe ve antropoloji alanındaki çalışmalarıyla tanınan Fransız düşünür Bruno Latour bilim ve teknolojideki bilgi üretim süreçlerini ele alan, bunu yaparken insan-insan olmayan, doğa-kültür ayrımına karşı çıkan Aktör Ağ Teorisi’nin kurucularındandır. Latour 1982-2006 yılları arasında Ecole Nationale Supérieure des Mines’de sosyoloji ve felsefe dersleri verdi. 2017’deki emekliliğine kadar Paris Siyasal Bilimler Akademisi’nde (Science Po) başkan yardımcılığı ve akademisyenlik görevini yürüttü. Sosyal bilimlerin Nobel’i olarak görülen, kazananları arasında Julia Kristeva, Frederic Jameson gibi düşünürlerin yer aldığı Holberg Ödülü’ne layık görüldü (2013). Başıca eserleri arasında Reassembling the Social: An Introduction to Actor-Network-Theory [Toplumsal Olanı Yeniden Kurmak: Aktör Ağ Teorisine Giriş], Facing Gaia: Eight Lectures on the New Climatic Regime [Gaia’yla Yüzleşmek: Yeni İklim Rejimi Üstüne Sekiz Ders], Biz Hiç Modern Olmadık ve Laboratory Life: The Construction of Scientific Facts [Laboratuvar Yaşamı: Bilimsel Olguların İnşası; Steve Woolgar’la birlikte] yer alır
"Dikkat edin, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak; Yerküre'nin geri dönüşü, şimdiye dek uysal olan güçlerin tersine dönüşü size pahalıya patlayacak."
Günümüz sanat dünyasında teorik zemin üzerine inşa edilen açıklamaların, eserlerin etkisinden bile daha önemli hale geldiği aşikar. Basın bültenleri, sergi metinleri ve eser çözümlemeleri arasında mekik dokuyan terimler ve kodlanmış referanslar, bu konularda derinlemesine bir bilgi sahibi olmayan sıradan izleyici için adeta bir yapboza, hatta
Doktora tezi gibi yazılmış, aşırı teknik ve normal okuyucu için uygun olmayan bir kitap. Hele ki iktisat para pul hiç alakanız yoksa yanından da geçmeyin.
Kitapla ilgili tek anım çevirenin kullandığı kelimeleri okurken ya acaba şu hocadan ders aldı mı deyişim ve çevirenin gerçekten o hocadan ders almış olması. Nasıl ki bazı kokuların kimliği var, Bazı kelimelerin de kimliği var sanırım. Nerede okusanız bunu bu hoca söylemiştir diyorsunuz.
Kuşkusuz modern hayat, beraberinde getirdiği sıkıntılar ve hayal kırıklıkları nedeniyle, hiçbir zaman bir "altın çağ" olamadı. Fransız antropolog Bruno Latour'a göre, bu modernlik süreci hiç başlamadı bile. Yani kitabın başlığında da belirttiği gibi, 'Biz Hiç Modern Olmadık'.
Altbaşlığı 'Simetrik Antropoloji Denemesi' olan kitapta, Latour, modern anayasanın hep asimetrik kaldığını, şeyleri temsil etmekle yükümlü bilimsel iktidar ile özneleri temsil etmekle yükümlü siyasal iktidar arasında hep bir ayrım icat ettiğini ve bu ikisi arasında kurulan ağların gücünü görmezden geldiğini savunuyor. Latour, "Modernler hem gerçekliği, hem dili, hem toplumu, hem de varlığı istemekte pekalâ haklıdırlar. Haksız oldukları nokta onların sonsuza dek çelişkili olduklarını sanmaktır," diyerek modern, antimodern ve postmodern süreçleri masaya yatırıyor.