Aşk böyle bir şeydi işte. Sevdiğin için endişelenmek ve onun acılarına ortak olmaktı aşk. Yaralarına pansuman yapmaktı. Başı dara düştüğünde soluğu onun yanında almaktı.
“Kahverengi kütüphane raflarında birçok eski görünümlü kitap, dergi, yabancı gazeteler ip gibi hafif yatık bir şekilde birbirlerine sırtlarını vermiş şekilde duruyorlardı.”
Ancak uzun bir süredir benim de kapımı çalmamıştı aşk. Bir süreliğine mola ver demiştim kalbime. Esme, gürleme ey kalp! Beynime bir süreliğine hükmetme lütfen. Ey aklım! düşünme bunları sadece ve sadece yaptığın işe odaklan. Lakin salt bu eylem de pek işe yaramıyordu belli bir zaman sonra. İnsan yalnızca işine odaklanınca sadece bir robota dönüşüyordu. Tabii ki de olmadı. Yapamadım. Aşksızlık yendi beni. Tüm zamanlarda olduğu gibi galip geldi o muazzam duygu bütün bedenime, aklıma, yüreğime ve ben bütün bedenimle istiyordum seni.