Çok severek, beğenerek okuduğum bir hikaye kitabı oldu. Şair olarak tanıdığımız Tarancı, keşke daha fazla öykü yazsaymış dedim. Özellikle eski kelimeler ile kurulmuş cümleler hoşuma gittiği için midir bilinmez ama eski yazarlarımızı okumaktan ayrı bir lezzet alıyorum.
Tabi öyküyü yazan şair olunca cümlelerde vurucu betimlemeler ile karşılaşıyorsunuz. Kendi adıma naif, yalın ve etkileyici bir üslubu olduğunu söyleyebilirim yazarın.
Çok sıradan gibi görünse de bir çok hikayenin altında derin manalar yatıyor. Farklı bakış açıları ile ele alınmış öyküler insanı zenginleştiriyor. Ayrıca o dönemin Türkiye'si, İstanbul'u da hikayeler içinde karşımıza çıkıyor. Örneğin, 1936 yılında kaleme alınmış bir öyküde neredeyse 100 yıl evvel ki şehri hissetme şansınız oluyor. Ve bazı durumlar için de, "Günümüzde de aynı, değişmemiş" deme şansınız oluyor ve ayrıca bir farkındalık sahibi olmuş oluyorsunuz.
Hülasa, Tarancı'nın öykü kitabı kaçırılmaz... Okuyalım, güzelleşelim azizim. :)