Türkçe, edebiyat, felsefe ve mantık... Ne yazık ki uzun yıllar bu derslere yeterli önem verilmedi. Bunun başlıca nedenlerinden biri ise üniversite ve lise sınav sistemimizdir.
Konfüçyüs'a sorarlar:
Bir ülkeyi yönetmeye çağrılsaydınız, yapacağınız ilk iş ne olurdu? Düşünür şöyle yanıtlar; hiç kuşkusuz dili gözden geçirmekle işe başlardım... Dil kusurlu olursa, sözcükler düşünceleri iyi anlatamaz. Düşünceler iyi anlatılamazsa, yapılması gereken şeyler doğru yapılamaz... Ödevler gereği gibi yapılmazsa, töre ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa, adalet yanlış yola sapar... Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk ne yapacağını, işin nereye varacağını bilemez. İşte bunun içindir ki, hiçbir şey dil kadar önemli değildir.
"İhanet" ile "aldatma" kelimeleri anlam olarak birbirine yakın olmakla birlikte farklılıkları vardır. Aldatma, basit bir eylemdir. Oysa, ihanet ağır, yaralayıcı bir anlama sahiptir. Vatanı aldatamazsınız, vatana ihanet edersiniz.
Siz, İlk öğretimi 8 değil isterseniz 10 yıla çıkarın, önemli olan yıl sayısı değil, önemli olan uyguladığınız yöntem ve verdiğiniz bilgidir. Yani, amaç eğitebilmek ve öğretebilmektir. Elinizde yeteri kadar nitelikli öğretmen yoksa bu eğitme ve öğretme işini nasıl yapabilirsiniz?
Dünyanın hiçbir yerinde görülmemiş bir uygulama ile devlet, yıllar önce öğrencilerine, "Benim lise eğitimim sizi üniversiteye hazırlamıyor, buyurun özel dershanelere, sizi onlar hazırlasın." dedi. Parası olanlar özel dershanelere gitti. Peki parası olmayanlar ne yaptı? Bu mudur devletin gençlerine sağlaması gereken eğitim eşitliği?