7.0/10
4 People
40
Reads
5
Likes
1,759
Views

Oldest Colin Imber Posts

You can find Oldest Colin Imber books, oldest Colin Imber quotes and quotes, oldest Colin Imber authors, oldest Colin Imber reviews and reviews on 1000Kitap.
İmparatorluğun büyüklüğünün ve halklarıyla inançlarının çeşitliliğinin kaçınılmaz bir sonucu, hukuki çoğulculuktu. Şüphesiz uzak kırsal yerle­şim yerlerindeki köylüler ve aşiret mensupları, işlerini idare ederken ve an­laşmazlıklarım çözerken mahkemelere ya da hükümet görevlilerine baş­vurmaktan çok köy ya da aşiret geleneklerini kullanıyorlardı. Hıristiyanlar ve Yahudiler cemaat içi işlerin hallinde papazların ya da hahamların göze­timi altında belirli bir özerkliğe sahiplerken, Müslümanlar Müslüman mahkemelerine başvuruyorlardı. Toprak mülkiyeti ve vergilendirilmesin­deki feodal uygulamalarda bölgesel farklılıklar da mevcuttu. İmparator­luk, genişleme döneminde, feodal gelenekleri genellikle sonraki Osmanlı hukukuna iliştirilmiş olan, çok sayıda prensliği ve krallığı içine almıştı. Os­manlı hukuk uygulamasına bütünlük kazandıran, sultanın otoritesiydi. İs­ter Müslüman kadılar, ister Hıristiyan papazlar, hahamlar ya da seküler yöneticiler olsun, hukuk gücünü kullananlar, imparatorluktaki tüm yetkenin kendisinden neşet ettiği sultanın onları atamasından dolayı bunu ya­pabiliyorlardı. İmparatorluktaki her kasabanın, İslam hukukunu icra eden ve mahkemesi her dinden kişiye açık olan bir Müslüman kadısı vardı.
Sayfa 10 - Tarih Vakfı Yurt YayınlarıKitabı okudu
15. yüzyılın sonu ve 16. yüzyı­lın büyük bölümünde, İstanbul'da Fatih Camii'nin bitişiğindeki Sahn-ı Seman (Sekiz Medrese), Osmanlı İmparatorluğu'ndaki dini ve hukuki eğitimin zirvesini teşkil ediyordu. İstanbul'da Süleymaniye Camii'nin bi­tişiğindeki medreseler, külliyenin 1557'de tamamlanmasını izleyen on yıl­larda en itibarlı konumu işgal eder duruma geldiler. Medreselerde müderrislik kariyeri, yetişmiş hukukçuların kadı olarak kariyerlerini devam ettirmelerinin bir alternatifiydi. Bir müderrisin ilk ata­ması, yetersiz desteğe sahip bir taşra medresesine ve az bir maaşla olabi­lirdi, ama bu daha yüksek rütbeli bir medreseye ve nihayetinde İstanbul ya da diğer bir büyük şehirdeki hanedan kurumlarından birine yükseltil­me olasılığı sunmaktaydı.Doğru ilişkiler sayesinde bir müderris mesleğin daha aşağı basamaklarını bütünüyle atlayabilirdi. Medreseler aynı zaman­ da yargının yüksek kademelerine giden bir yoldu. Sultan, İstanbul, Bursa, Edirne ve diğer büyük şehirlerin kadılarını küçük kasaba kadıları arasından değil, aksine önemli medreselerin, özellikle de Sahn-ı Seman 'ın hocaları arasından atamaktaydı.
Sayfa 13 - Tarih Vakfı Yurt YayınlarıKitabı okudu
Reklam
“Orhan Bey’in halefi I.Murad, tasviri günümüze ulaşmış ilk Sarayı yaptırmıştır. Bu, Osmanlı gezgini Evliya Çelebi’nin on yedinci yüzyılın ortasında hâlâ ayaktayken tasvir ettiği Edirne’deki Eski Saray’dır.”
Sayfa 172 - Kronik KitapKitabı okudu
Osmanlı İmparatorluğu, şeriatla ondan tamamen bağımsız bir biçimde gelişen seküler hukukun yan yana yaşadığı tipik bir modern-öncesi İslami yönetim özelliği göstermekteydi. Bu seküler hukuk, "kanun"du. Dini bir topluluğun hukuku olan şeriattan farklı olarak kanun, imparatorluğun hukukuydu.
Sayfa 30 - Tarih Vakfı Yurt YayınlarıKitabı okudu
“Dîvân-ı Hümâyûn’un tamamı, -Cumartesi, Pazar, Pazartesi ve Salı olmak üzere- haftanın dört günü, yürütmeye ilişkin bütün üyelerinin katılımıyla toplanırdı.”
Sayfa 202 - Kronik KitapKitabı okudu
“Kadılar Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetiminde en önemli kişilerdi. Her şehir, kasaba, köy ve yerleşim yeri, imparatorluğun büyük kısmında bir Hanefî olan ve hukuku kendi mezhebinin öğretilerine göre yöneten bir kadının otoritesinidir.”
Sayfa 307 - Kronik KitapKitabı okudu
Reklam
Geri114
147 öğeden 141 ile 147 arasındakiler gösteriliyor.