Mademki -diye akıl yürütür insan- kendimi, değişimine hiçbir etkimin olamayacağı şartlar içinde bulmuşum, üstelik bir kez yaşanıyor ve yaşam da durmadan akıp gidiyor, öyleyse yaşamamı, olabilecek en iyi şeye dönüştürmeye çalışmalıyım. Ben, denizin dibindeki bir kayaya yapışıp kalmış bir deniz kabuğuyum. Üzerimde fırtınalar kopar, büyük büyük gemiler geçer üzerimden ama benim çabam o kayaya tutunup kalmak içindir çünkü suya kapılıp da yüzeye çıkarsam ölür giderim ve benden geriye tek bir iz kalmaz. Profesyonellik Takiyesi işte böyle ortaya çıkar.
Belli bir sosyal düzende ve belli bir değerler sistemi içinde doğup büyüdüler diye, onlarınkinden başka bir düzenin “gayritabii” olması gerektiğini, insan doğasına karşıt bir düzen olduğu için tutunamayacağını sanıyorlar.
Eğer bir aydın, düşünmenin cefasını biliyorsa, bu cefayı şimdiye dek kıkırdayıp durmuş, yemiş içmiş, salak fıkralar anlatmış ve yaşamın güzelliğini bunda görmüş olan diğerlerinden de esirgememek gerekir.
Ve zaman -diyorlar- başka araçlar gerektirmektedir ve bundan sonra yüksek vasıflı uzmanlar öyle bir şekilde iş görecekler ki onların var olup olmadıklarından bir haber olacak sıradan ölümlülerin aklı.
Öte dünyadan gelen her türlü işaret, yani insanın bu dünyada tek başına olmadığının ama ona yoldaşlık eden bir şeylerin olduğunun kanıtı, keyfini yerine getirirdi.