Edebiyat dünyasına 1965’te yayımladığı öykü kitabıyla girdi. O zamandan bu yana ülkesi Norveç’in ve Kuzey Avrupa’nın en önemli yazarlarından olan Solstad pek çok roman, öykü kitabı, oyun ve deneme kitabı yayımladı; ayrıca 1982-1998 yılları arasında Jon Michelet’le birlikte dünya futbol şampiyonaları üzerine beş kitap kaleme aldı.
Solstad, ülkesinin en prestijli edebiyat ödüllerinden Norveçli Eleştirmenler Ödülü’nü üç kere kazanmanın yanı sıra, Kuzey Avrupa Edebiyat Ödülü’nün de sahibi olmuştur.
"hiçbir şey umrunda değildi. Yaşamını gözlemleyerek harcıyor bu sırada zaman ve onunla birlikte gençlik akıp gidiyor , singer kıskanılası gençlik anılarını yakalamak , bu anların tadını çıkartmak için kılını bile kıpırdatmıyordu . Kişiliksiz bir sorgulayıcı benliksiz bir yaşam reddiyecisi , tümüyle olumsuz bir ruh olarak her şeyi neredeyse kendisini silerek gözlemliyordu . Bunun verebileceği rahatlatıcı bir özgürlük ya da bağımsızlık duygusunu hiç umursamadan kendisini akıntıya bırakmıştı. Yaşamın uzun yolunda kişiliksiz, eylemsiz bir gezgindi; ömrünün baharında yıllar boyunca kambur , gözleri yere çivili yürümüştü."
Her ay okuyacağım kitapları önceden planlıyorum ve her ay planın dışına çıkıp listemde olmayan kitapları okuyorum. Bu ay için de 10 kitap planladım, bakalım neler olacak.
1-
Dag Solstad’ın Türkçeye çevirilen ilk romanı; Mahcubiyet ve Haysiyet, benim için de bu değerli yazarla tanışma kitabı oldu. Norveç’in hatta Kuzey Avrupa’nın en önemli kalemlerinden biri olan yazar Dag Solstad, ülkesi Norveç’in en prestijli edebiyat ödüllerinden biri olan Norveçli Eleştirmenler Ödülü’nü üç defa kazanmanın yanı sıra, Kuzey Avrupa
İnsan hamaldır; aklından geçenlerle, diline gelenler arasındaki farkın hamalı. Bu yüzden nerde olursa olsun hep bir huzursuzluk, hep bir yabancılık hisseder; her tat biraz kekremsi, her ses biraz cızırtılı, her görüntü biraz fludur. Kendi olmak ile yaşadığı topluma, ailesine, işine vs uygun olmak arasında sıkışmıştır insan. Bu bağlamda Dag Solstad birey ve toplum arasındaki çelişkiyi ele aldığı bu eserinde bireyin; olmak istediği şey ile hayatın onu yaptığı şey arasındaki çelişkisini, kendi kendiyle yüzleşmesini, cesaretsizliğinin etkilerini, gölge sahibi olamayınca, başkasının gölgesinde mahkum geçen hayatını anlatırken okuyucuya içinde bulunduğu toplumdaki varlığına bakma imkanı sunuyor.
“Eğitime de ihtiyacımız yok, düşünce kontrolüne de. Öğretmen çocukları rahat bırak. Böyle olduğu sürece hepsi duvardaki bir tuğladan ibaret.” diyor düzyazıya çevirdiğim Pink Floyd’un şarkısı.
Mahcubiyet ve Haysiyet’te de buna benzer bir konu yardımcı içeriklerle desteklenerek işleniyor. Spoiler vermeden kısaca özetlemem gerekirse roman