Том: Bütün yazarlar deli mi?
ANNE: Genellikle öyleler ama zararsızdırlar, saldırgan değillerdir. Tanıdığın diğer insanlar gibi davranmazlar. Kafaları bambaşka yerlerdedir. Evimin yakınında yaşlı bir yazar, bir şair yaşıyordu. İyi arkadaş olmuştuk. Evinin önünden her geçişinde kapıcı kadın, parmağıyla alnına hafifçe vurup, "tümden zırdeli", diyordu onun için. (Anne işaret parmağını şakağına götürüp çevirdi.)
LEA: Gerçekten kafayı mı yemişti? ANNE: Yürürken parmaklarını sayıyor, kafiyeleri tutturup tutturamadığını anlamaya çalışıyordu. Bunun dışında çok kibar bir insandı.
ADRIEN: Peki ya kitaplar, sana yardımcı oluyor mu?
ANNE: Yeterli olmuyor, orası kesin ama senin hayal ettiğin, beni korkutan, kanımı donduran o dünyada en azından kitaplar, insani bir şey olarak kalacaklar. Ben senin gibi değilim. Makinelerin kitapları gereksiz hâle getireceğini hiç düşünmüyorum; tam tersine, hiç olmadığı kadar ihtiyacımız olacak çünkü boğulacağız sonunda! Sonra da koşup bir zamanlar yazılanları okuyacak ve "Ah, kahretsin, ne kadar şanslılarmış, kaçıp saklanacakları bir yerleri varmış." diyeceğiz! Bizi aptal yerine koyamadıkları...
ANNE: Yazarların kötü huyları vardır, itaatkâr değillerdir, kedi gibi tırmalarlar, yaptıklarına fazla karışılmasını istemezler. Alıngandırlar! Horatius'un dediği gibi: "Şairler çabuk öfkelenen insanlardır." LEA: Kendilerini yere göğe sığdıramıyorlar!
ANNE: Bir anlamda öyle ama tam olarak öyle de değil. Yaptıkları şeye dokunulmasından pek hoşlanmazlar, olağanüstü bir eser ortaya çıkardıklarını düşündükleri için değil, kendi yaratıları olduğu için ve yalnızca onlara ait olduğu için. Tıpkı çocuklar gibi, sizden daha küçük çocuklar hemen her zaman hayır, bunu ben yalnız başıma yapacağım diye tuttururlar!