Tahran Üniversitesinde, karşılaştırmalı felsefe ve Hint çalışmaları alanında profesör olarak çalışmıştır. İran Medeniyet Çalışmaları’nın başkanlığını yapmıştır. Yapıtları arasında, Yaralı Bilinç, Geleneksel Toplumlarda Kültürel Şizofreni (Metis, 1997) Kültürel Şizofreni: İslam Batıya Karşı (1997) ve Rose İssa ve Rujin Pakbaz ile beraber hazırladıkları Modern İran Sanatı (2001) gibi çalışmalar bulunmaktadır.
"Hep bir yerlerde karanlık kalan bir şeyler, doldurulması gereken bir boşluk vardır; ve bu boşluklar, bilgilerin dokusunda pot yapan delikler gibidirler."
Öyleyse neydi ve ne olmalı asıl amacımız ? O herkesin en içte arzuladığı hak edene vaadedilen cenneti kazanmak için çabalamak ve beklemek mi yoksa onu bu dünyada kendi ellerimizle kurmak ve var etmek için mücadele etmek mi ?
Yazarımız Yaralı Bilinç adlı eserinde özelde İran kültürünü genel çerçevede ise İslam dinin hakim olduğu coğrafyalarda ve kısmen de olsa modern Avrupa kültürünü tam olarak içselleştirememiş tarihsel olarak geride kalan toplumları, ontolojik, epistemolojik ve estetik alanlarda incelemiş ve karşılaştırmaya tabi tutmuştur. Modern Batı kültürü
"Tüm derinliğiyle karşımda yayılan yeni nesneler ve beni hazırlıksız yakalayan yeni fikirler bana yabancı. Bunları tanımak için zihnimde ne elverişli sözcükler ne de uygun tasvirler var. Bilgi alanımda apansız ortaya çıkıveriyorlar ve ele geçirilmez tarafları var!
bunlardan yararlandığım, bunlara hükmettiğim kadar maruz kaldığım
da doğru, fakat hafızamın akışında bir yerlerde asılı kalıyorlar. Oluşumların tarihini çizemiyorum, doğrularınada tanık olmadım. Ne olumlarından önce ard arda gelen bunalımları yaşadım ne de onlara varolma olanağı veren üretim biçimlerini... Sıyırıp atamadığım zorlamaları başıma musallat eden, alışkanlıklarımı altüt eden ve bir türlü
açıklığa kavuşturamadığım akıl almaz şeyler bunlar. Bununla birlikte
onlardaki bir taraf beni cezbediyor, çekiyor ve tüm çabamı harcamama
rağmen onlardan yardım almaktan alakoyamıyorum kendimi. Bütün zihinsel kategorilerini yaşadığım dünyada, şimdi açığa çıkmakta olan
şeylerin üstünü örtebilecek tarzda biçimlenmiş olması, düşüncemin
başka bir şekilde işlemesinden, beni çevreleyen şeylerin mantığına ters
giden varoluş alanları keşfetmesinden. Benim düşüncem, kavradığı
şeydeki somut gerçekliğin üstünü örterken, bir yerlerdeki üstgerçekliği'ni açığa vurur. Üzerini örttüğü şey, beni doğrudan etkileyendir açığa
vurduğuysa aksine, artık varolmayan şeydir; zira o şeye mal edilen
bu üstgerçeklik artık dünyamda yoktur, değişimlerin önüne geçilmez akışında sürüklenip gitmiştir. "
"Temsil ettiğimiz dünya felsefi altyapısı itibarıyla Hegel sonrasına aittir fakat içeriği itibarıyla da Galileo öncesine aittir. Bu ikisinin karşılaştıkları noktada ise melezleşmelere ve her türden çarpıklaşmalara tanık olmaktayız." (Daryush Shayegan, Melez Bilinç, sayfa 48)
Melez Bilinç, Yaralı Bilinç'ten sonra iyi geldi diyebilirim.