Hume bir empiristtir, dolayısıyla onun için öncelikli olan deneyim bilgisidir. Ahlakı da bu sebeple deneyim üzerine kurmayı amaçlamaktadır. Ahlakın kaynağında haz ve acı duyumlarıyla birlikte fayda ilkesi vardır. Erdemli eylem bize haz verirken, erdemsiz eylem acı vermektedir. Erdemli olan aynı zamanda faydalıdır da.
Hume erdemleri doğal ve yapay erdemler olmak üzere ikiye ayırır. Yapay erdemler insan yapıntılarıdır. Örneğin adalet.
İnsan neden adaleti icat etmiştir?
Hume'a göre herkes her şeye yeteri kadar sahip olsa adalet kavramına ihtiyaç kalmazdı. Düşünün havayı istediğimiz şekilde kullanabiliyoruz. Kimse havayı fazla soluduğu için adaletsiz olmaz. Çünkü bir mülk haline getirilmemiştir. Her durum ve koşul bu şekilde yapılandırılsaydı adalet yararsız bir şey olurdu. Ancak her şey eşit olsa bile insanların sanat, ilgi ve yetenekleri doğrultusunda bu eşitlik bozulacaktır. Burada da mülk kavramı ortaya çıkmaktadır. Hume'a gmre mülk 'kullanmak üzere, tek başına onun için olan ve onun için yasal olan herhangi bir şeydir.'
Ayrıca adalet dönemin koşullarına ve gelişen olaylara göre yasa bazlı değişiklik gösterebilir.
Adalet toplumun yararı içindir.
"Yararlılık hoştur ve onayımızı alır. Bu, günlük gözlemce doğrulanan, olgusal bir şeydir. Gelgelelim, yararlı? Ne içindir? Elbette, bazılarının çıkarı içindir. O halde, kimin çıkarı? Sadece bizim değil: Onamamız için her zaman daha da genişler."