Oxford Üniversitesi’nde modern tarih dersleri veren profesör Priestland, uzun yıllardır özellikle Rusya, komünizm ve neoliberalizm üzerine çalışmaktadır. Birçok kitapta çeşitli makaleleri de bulunan yazarın diğer kitapları şunlardır: Stalinism and the Politics of Mobilization (2007); Merchant, Soldier, Sage: A New History of Power (2012).
Daha da önemlisi, milyonlarca asker Batı'yı görmüştü ve resmi propagandayı sorgulayabilecek konumdaydı. Tarafsız İsveç'ten sığınma talep eden Sovyet yurttaşlarını geri göndermekle görevli bir siyasi komiser şunları rapor etmişti: "(İsveç'teki) sorunsuz yaşamı gördükten sonra, iade edilen bazı yurttaşlarımız İsveç'in zengin bir ülke olduğu ve orada halkın iyi yaşadığı gibi yanlış bir sonuç çıkarıyorlar." Hatta Almanlara esir düşenlerden, esarette Kızıl Ordu'dakinden daha iyi beslendiklerini ve iyi muamele gördüklerini iddia edenler bile vardı. Stalin, doğal olarak tüm eski savaş esirlerinin Sovyet karşıtı düşünceye sahip olduklarından kuşkulanmış ve vatana geri döndüklerinde birçoğu Gulag'a gönderilmişti.
Sonuç felakete yol açan bir kıtlık oldu: Bazı tahminlere göre 1958 ile 1961 yılları arasında 20 ile 30 milyon arasında insan öldü. Bu, modern tarihin en yıkıcı kıtlığıydı.
Marx'a göre bu kötü gidişatın çözümü, piyasa ve özel mülkiyetin kaldırılması, yani "komünizm"'in kurulmasıydı. Herkes devleti doğrudan yönetecek, parlamentoya temsilci seçmek yerine yönetime katılacaktı. Demek ki bu, yurttaşlar arasında her zaman çıkar çatışmaları olacağı varsayımına dayanan modern liberal demokrasi değildi. Marx'ın komünizm görüşü, sınıfsal ayrılıkların üstesinden gelinir gelinmez, tam uzlaşmaya ulaşılabileceğini varsayıyordu. Azınlığı çoğunluğa karşı koruyan liberal hak ve özgürlükler tamamen gereksiz olacaktı. Liberalizmin bu eleştirisi, komünist rejimlerin ideolojilerinin merkezi haline gelecekti.
Magnitogorsk Komvuzu'na yazılan Scott, öğrencilerin okuma-yazmada epey zorlandıklarını ve Marksizm-Leninizmin özellikle dogmatik bir versiyonunu öğrendiklerini görmüştü:
"Kapitalist ülkelerdeki emekçilerin yoksullaştığını öne süren Marxçı yasayla ilgili bir tanışmayı hatırlıyorum. Magnitogorsk Komvuz öğrencilerine yorumlandığı şekliyle, bu yasaya göre 18. yüzyılda Sanayi Devrimi'nin başlangıcından beri Almanya, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri'nin işçi sınıfları ... hiç durmadan ve acımasızca yoksullaşıyordu. Dersten sonra öğretmenin yanına gidip, örnek olsun diye, İngiltere'ye gittiğimi ve işçilerin koşullarının bana Charles Dickens zamanındakinden tartışmasız daha iyi göründüğünü söyledim ... Öğretmen beni hiç umursamadı. "Kitaba bak, yoldaş. Kitapta böyle yazıyor" dedi ... Parti hiç hata yapmazdı."
Kızıl Bayrak kitabıyla ilgili eleştirel incelemesine siz değerli 1000K üyelerinin bir göz atmasını rica ederim. İleri haber için yaptığı bu güzel eleştiri sadece kitapla ilgili olmamakla birlikte beraberinde bir çok güzel eserlerden de bahsedilen titiz bir çalışmanın eseri. Kendisi nadiren inceleme yapıyor -bu sitede maalesef pek aktif değil- ancak kesinlikle okunmaya değer diye düşünüyorum.
ilerihaber.org/icerik/bir-anti...
Keyifli okumalar...
Herkese iyi bayramlar dilerim :)