Üzerinde yaşadığımız toprakların binlerce yılık geçmişi var ve bu zaman dilimi içerisinde nice uygarlığa ev sahipliği yapmıştır.
Antik Yunan'dan Sümerler'e, avcılık-toplayıcılık yaparak geçinen ilk insanlardan, neolitik yani yerleşik yaşam sürecine geçen insanlar dönemi gibi tarihin tüm akışı içerisinde bulunmuştur bu topraklar.
Diğer bir dikkat çeken husus ise bu toprakların üç büyük dinin inanç ve kültürel bağlamda bir çok ortak noktayı buluşturmasıdır. Nuh Tufanı'ndan cennet-cehennem kavramına, peygamberlerin kıssalarından Sümer metinlerindeki o çok benzerliğe kadar bir çok ilgi çekici noktaya parmak basılmış.
İlgi duyanlar kaçırmasın derim, bir çok hususta araştırma yapmaya itecek dolu dolu keyifli bir kitap...
Epikouros sadenin de sadesi bir yaşam sürmeye ve de bu sa- delik içinde mutluluk duymaya şartlandırmıştı kendisini. Mut- luluğun temeli de budur zaten Epikouros'a göre. Insan hiçbir konuda gerekenden daha fazlasına ilgi duymamalıdır. Aşırılık sürekli bir eleme yol açacaktır, insan hep daha çoğunu isteyecektir çünkü. Her istediğini elde edemeyince de sürekli bir eksiklik, dolayısıyla da acı duyacaktır. Yemede, içmede, her şeyde alımlı olmak... Temel ilkesi budur filozofumuzun. Örneğin, amaç karın doyurmaksa ekmek ve suyla da gerçekleşebilir bu. Önemli olan o doymuşluğun verdiği hazzı içinde duymaktır. Bu ise ille de pahalı şölen sofraları gerektirmez.
Batılılar ın İstanbul Boğazı'na verdikleri Bosphorus adı bir efsaneden kaynaklanıyor. Tanrılar başbuğu çapkın Zeus'un bir inek biçimine dönüştürdüğü İo, İstanbul Boğazı'ndan geçmiş ve oraya "inek geçidi" anlamına "Bosphorus" denmiş.
Mezopotamya kaynakları Orta Tunç Çağı Anadolusu'nu "Hatti Ülkesi" diye adlandırmaktaydı. Bu, Anadolu'nun bilinen en eski adıdır aynı zamanda. Bu dönemin temsilcileri parlak bir uygarlığın yaratıcıları olan "Hattiler"dir.