Yakalım bakalım...
Yola çıkan uzaklaşır, gözden kaybolur, yok olur, yoktur da.
Ancak hayalimizde dalıp gittiğimiz bir hatıra kadar yaşar. Bir yerlerde olduğunu biliriz ancak onu göremeyiz, tıpkı ölenleri görmediğimiz gibi.
Tren uzunca bir süre hareket etmedi. Bu türden yolcu trenleri pek işgüzar olurlar, ilk önce kaçıp gidecekmiş gibi telaşlandırırlar ama son dakikada hep bir sorun çıkıverir.
Yola çıkan uzaklaşır, gözden kaybolur, yok olur, yoktur da. Ancak hayalimizde dalıp gittiğimiz bir hatıra kadar yaşar. Bir yerlerde olduğunu biliriz ancak onu göremeyiz, tıpkı ölenleri görmediğimiz gibi.
“İnsan hayatla dalga geçerek,kostüm giyerek yaşayamazdı.Çünkü kimileri sadece acıyı bilirdi,hiçbir işe yaramayan,hiçbir faydası olmayan,sadece acısın diye var olan o insafsız ve biçimsiz acıyı;kendilerini bu acıya gömer,kederlerinin,sadece onlara ait olan kederin hep daha derinine saplanırlardı,o sonsuz mecraya,o karanlık maden ocağına;sonunda
"Zeuxis’in çizdiği üzümler öylesine gerçek gibidir ki kuşları cezbeder.
Bunun üzerine Parrhasios onu davet edip kendi şaheserini örten örtüyü açmasını ister ama Zeuxis bunu yapmaya çalıştığında anlar ki perdenin kendisi resimdir."
Kitabı yazın okumaya başlamıştım aslında ama gitmem gerekiyordu galiba, o yüzden son birkaç günde
#Tarlakuşu #okudumbitti
Kitapta evlenememiş ve evde kalmış(!) bir kız; Tarlakuşu ve anne babasının onun etrafında şekillenen dünyası anlatılıyor. Ben kitabın ana karakteri Tarlakuşu gibi düşünmüştüm ama okudukça asıl karakterin kızın babası Akos Vajkay ve annesi olduğunu farkediyorsunuz.
Fedakar bir anne baba her zaman sanıldığı kadar iyi bir