"Bu benim ana dilim bir denizdir; derinliğiyle, gözün erişemeyeceği genişliğiyle, sınırsız gücü, güzellikleriyle... Dibinde gün görmemiş inciler yatar; üstünde binbir rengin çalkantısı var."
Bir ulusun yaşayış biçimi, inançları, gelenekleri, Dünya görüşü, çeşitli nitelikleri ve hatta tarih boyunca bu toplumda meydana gelen çeşitli olaylar üzerinde hiç bir bilgimiz olmasa, yalnızca dilbilim incelemeleriyle, bu dilin söz varlığının, söz hazinesinin derinliğine inerek bütün bu konularda çok değerli bilgiler ve güvenilir ipuçları edinebiliriz. Aynı biçimde, bir an için tek başına dili ele alarak, belli bir dilin belli bir dönemdeki bir metnini, yalnızca yabancı öğeler, yabancı etkiler açısından inceleyerek dili konuşan toplumun o süre içinde hangi kültür hareketlerine sahne olduğunu , hangi dış etkiler altında kaldığını saptayabiliriz. Örneğin Tanzimat ya da 2. Dünya Savaşı sıralarına ait ister bir gazete yazısı, ister bir sanat ürünü olsun- uzunca bir parça, bu dönemlerde Türklerin hangi dış etkiler altında bulunduğunu, hangi sorunların, hangi eğilimlerin toplumda canlı durumda olduğunu belli edecektir.
Bir anahtar verdindi bana
Kabaran yüreğimi bilerek.
Kullanıp durdum onu gönlümce,
Aşkıma kenar süsü diyerek;
Aşındırdım dişlerini zamanla
Geriye ben kaldım işte.
Yalan olur sevmedim dersem;
Ama yolcu yolunda gerek
Ey ömrümün uğuldayan durağı;
Yanlış hesaptan dönerek,
Benli günlerini sil istersen.
Geriye sen kaldın işte.
Sayfa 169 - Metin Altıok, Geriye KalanKitabı okudu
...
Ben çiçek olsaydım eğer
Hiç saksı giymezdim ayağıma
Ödünç kanat alırdım güvercin teyzemden
Üstünüze barış uçardım
...
Ben tüfek olsaydım eğer
Patlamazdım kimsenin üzerine
Bir tüfekliğimden utanırdım
Bir de eğri parmağından insan amcaların.