Bir şeylere her an ulaşabilmenin verdiği rahatlık ve vurdumduymazlıkla o şey her ne ise ona bir çırpıda ulaşabiliriz sanıyoruz, ta ki onu ebediyen kaybedene kadar.
bütün pencerelerde bekleyen benim, ve
o çalmayan bütün telefonlarda
aylardır konuşanda.
kabul.
birkez yolda karşılaşalım
onunlada avunacağım..
adımı sesinden duymaktan vazgeçtim,
sesini duysam susacağım.
bütün pencerelerde bekleyen benim,
ve
o çalmayan bütün telefonlarda
aylardır konuşan da.
kabul.
bir kez daha yolda karşılaşalım
onunla da avunacağım.
adımı sesince duymaktan vazgeçtim,
sesini duysam, susacağım.
yel esiyor ama
değirmen dönmüyor.
kuraklık bu,
adın ekmeğe dönüşmüyor…
Kitabı çok severek takip ettiğim bir psikolog olan Rukiye Karaköse'nin tavsiyesi ile merak edip satın almıştım. İyi ki de almışım. Umarım çok satanlar,çok okunanlar listesinde yıllar sonra değil,bir an önce görürüz.
Eminim bu kitap ileride epey okunmuş olacak, buralarda alıntı cümleleriyle dolu olacak.İlk okuyanlardan olmanın kaydı bu da :) Öykülerde tanıdık, bilindik ama bir türlü kendi içimizde ifade edemediğimiz cümleler ile karşılaşacaksınız.( Bir kitabı sevmenin de ölçütü bu bence )
Öyküleri birbirinden güzel ve gözyaşlarıyla bezeli. ( Ya da ben muslukları açmaya hazırım.)
Biraz melankoli havasında geçen birbirinden bağımsız on tane hikayeden oluşuyor. Sevmediğim bir tarz olduğu için yani tek bir hikaye örgüsünde oluşan hikayeleri sevdiğim için de olabilir, hikayeleri beni sarmadı. Belki de ben anlamadım ya da detayda vermek istediği şeyi yakalayamadım.