DOMINIC PETTMAN, kültür, eleştiri ve medya teorisinde uzmanlaşmış bir araştırmacı ve akademisyendir. New York’taki New School for Social Research’te Kültür ve Medya alanında dersler veren Pettman dijital kültür, yeni medya, modern edebiyat, görsel kültür, işitsel kültür, popüler ve popüler olmayan kültürler, duygulanım teorisi, libidinal ekonomiler gibi alanlarda çalışmalarını sürdürmektedir.
Çeşitli dergilerde çok sayıda makalesi bulunan Pettman’ın başlıca eserleri şunlardır: Humid, All Too Humid (Punctum Books 2015), In Divisible Cities (Punctum Books 2013), Look at the Bunny (Zero Books 2013), Human Error (Minnesota 2011), Love and Other Technologies (Fordham 2006).
Evet, cehennem biziz. Fakat cehennem aynı zamanda başkaları. Hakeza cehennem, bir yandan da başkalarının kesin yokluğu. İnsanlarla aramıza mesafe koymak ve onları fiili alanımızdan uzak tutmak ama yoldaşhğın güven veren telgraf sinyallerinden mahrum kalmayacağımız kadar da yakınımızda bulundurmak için muazzam bir altyapı inşa etmek durumunda kaldik. İkisini birden istiyoruz: bir yandan dikkatimizi kendi başarısızlıklarımızdan ve yapilacaklar listelerimizden başka yöne çekerken, diğer yandan gerçek ötekinin varlğının ve ihtiyaçlarmın doğurduğu O zahmetli yükümlülüklerden kurtulmak. - Ki bu yükümlülükler de çok yakın bir zamandan beri, hiç değilse birkaç bin yildu, adına "toplum" denen yükümlülüklerin ta kendisidir.
Çağdaş kapitalizm, sürekli daha fazla tüiketmek isteyen, standartlaşmış zevkleri kolayca yönlendirilip öngörülebilen, rahatça işbirliği yapacağı çok sayıda insana ihtiyaç duyar. Herhangi bir otorite, ilke ya da ahlak duyguya tabi olmadiğını düşünen, kendini özgür ve bağımsız hisseden ama diğer yandan buyruk almaya kendisinden bekleneni yapmaya ve toplumsal makineye sorunsuz şekilde uyum sağlamaya hazır, zora başvurmaksızın yönlendirilebilen, lidersiz güdülebilen, -yol almak, hareket halinde olmak, işlev görmek ve ilerlemek dışında- hiçbir hedefle teşvik edilmesine gerek olmayan insanlardır onun ihtiyacı.
Hipermodülasyon ( ya da Dijital Haletiruhiye Halkası) bölümünde şöyle diyor Pettman: "Altı çizilmesi gereken ilk hususlardan biri, "sosyal medya" ifadesinin hem totoloji hem de oksimoron olarak okunabilecek olmasıdır.İlk anlamı üzerinden ele alındığında medya, birey denen atomik birimlerin ötesinde ve arasında iletişim kurmaya yarayan her teknoloji ya da tekniği "medya" olarak adlandırdığımız göz önünde bulundurulursa, doğası gereği sosyaldir.Dolayısıyla bu ifade laf kalabalığıdır.Sahiden de " anti-sosyal medya"nın neye benzeyebileceğini düşünmek bile güçtür ( denemesi keyifli de olabilir gerçi).Ne var ki ikinci anlamı üzerinden ele alınırsa, aynı masada oturan insanlarla sohbet etmektense telefonuna bakmayı yeğleyen malum tanıdık ya da aile bireyi gibi, aşırıya kaçmış medya kullanımının anti-sosyal durumlara yol açtığı o bildik paradoksla karşılaşırız.Sosyal olan burada doğrudan kişilerarasılıktan uzaklaşarak, sosyal işaretleri alıp vermenin çok daha zorlu bir darboğazdan geçtiği, simüle edilmiş bir çeşidine göç eder." syf 34
Beş bölümden oluşan kitap, kısacık olmasına karşın sosyal medyaya çok farklı açılardan bakabilmenin kapılarını aralamış hem de sosyal medyanın yaşamımızda yarattığı olumsuzlukların yanı sıra olumlu yanlarını da göz ardı etmeyerek.
Sel Yayıncılık etiketi ve Yunus Çetin'in çevirisiyle dilimize kazandırılan Dominic Pettman'ın Sonsuz Dikkat Dağınıklığı Gündelik Yaşamda Sosyal Medya'ya Odaklanmak kitabını tüm sosyal medya kullanıcılarının okuması gerektiğini düşünüyorum.
Günümüz dünyasında dikkatini ilgilendiği her işe bütünüyle verebilen insan var mı?
Sosyal medya seçenek çokluğuna mı, yokluğuna mı neden oluyor?
Kafa dağıtayım derken toplayamamak üzere dikkatlerimizi mi dağıtıyoruz?
Gerçek gündemle anlamsız viral olayların karşımıza aynı pencerede çıkması bünyemizde nelere sebep oluyor?
Belki hepsinden önemlisi:
Teknolojik gelişmeler ve sosyal medya, nörolojik sistemlerimizde kalıcı, organik hasara neden oluyor mu?
Düşünmeye sevk edici, vurucu kitaplardan biri...
Kitap sosyal medyanın hayatımızdaki etkisinden daha çok, sosyal medyanın felsefesi üzerine odaklanmış. Bu yüzden pek çok filozofun görüşleri üzerinden ilerliyor. Bugüne dair şeyler yok değil elbette ama felsefe nedeniyle dilinin ağır olduğu söylenebilir. Mesajlaşma, hipermodülasyon, senkronizasyon, algoritma, fappening gibi başlıklar var. Komik ve etkileyici bulduğum bir kitap oldu.