Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Düşünen Şehir

Düşünen Şehir - Sayı 6 dergisi
Dergi
0.0/10
0 Kişi
23
Okunma
4
Beğeni
779
Görüntülenme

Düşünen Şehir Gönderileri

Düşünen Şehir kitaplarını, Düşünen Şehir sözleri ve alıntılarını, Düşünen Şehir yazarlarını, Düşünen Şehir yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
....bugün dünya, Rönesans ile başlayan Modernleşme ile “tartışılmaz hale gelen” değer yargıları, din anlayışları, ahlak teorileri, ekonomi anlayışı, tüketim kültürü, akıl ve bilim anlayışı ile tanımlanıyor ve anlaşılıyor; bunun tek doğru olduğu ilkesi değişmez ve tartışılmaz bir ilke olarak dayatılıyor.
Medine ve Medeniyet
Hz. Peygamber’in Yesrib ile ilgili yaptığı en temel değişiklik ise, şehrin ismini, bir anlamda sıfatını değiştirmesidir. Yeni isim ise Medine’dir. Medine, din kelimesinden türemedir ve dinin somutlaştığı, yaşandığı, tecelli ettiği, dinin mekân bulduğu yer anlamına gelir. Medeniyet kelimesi de aynı kökten türemiştir ve dinin diğer deyimle mekân bulan dinin, aynı zamanda zamanı belirleme iddiasını içinde taşır. Dolayısıyla bu anlamda medeniyet, dinin zamanı ve mekânı belirleme arzusu ve sonucu ile ilgilidir.
Reklam
Kavramlara Dikkat
Batılı anlamda millet/ nation, bir parçalanmayı ve ırk ekseninde bir ulusu temsil eder. Oysa Kuran ekseninde millet, din ile eş anlamlıdır ve bir dine bağlı olanları temsil eder. İslâmî anlamda milletleşme, bedevilikten kurtulma, medenileşme ve dini, zaman ve mekân olarak örtünme iken; modern anlamda millet, ırk ekseninde dışlama, daralma, belli bir ulusu esas alarak eşya ve hadiseleri yorumlamadır. Millet-i İbrahim tanımlaması İslâm ile eş anlamlıdır. Din kelimesi de Batılı anlamda religion ile eş anlamlı değildir. İslâm bugün, modern-pozitivist-seküler bir insanın anladığı ve tanımladığı anlamda bir religion değildir.
Kuran-ı Kerim, Peygambere uyanları, vahyi kabul edenleri, Allah’ın hikmetine dikkat çekenleri, akıl sahipleri olarak nitelerken; müminler için “akılsızların inandığı gibi mi inanacağız” diyen münafıkları, gerçek akılsızlar olarak niteler. Müşrikler, kâfirler ve münafıklarla ilgili olarak akletmedikleri nitelemesini yapar. Oysaki bugün herhangi bir Batı eksenli rasyonalist ekol, kesinlikle vahyi, Tanrı düşüncesini ve Peygamber olgusunu kabul etmez; hatta bunları akılsızlık, cahillik, yobazlık, gericilik olarak niteler.
Başkasının kavramları ve yöntemleri ile düşünen başkası gibi olur. Hatta ne kendisi ne başkası olur. Öyleyse insanları farklı ve özel kılan, kendine ait anlam dünyasının kavramları ile eşya ve hadiselere bakabilmektir. Ancak böyle bakabildiğinde, hem karşısındakinden farkını ortaya koyacak hem de kendi değerlerini insanlığın gündemine sokabilecektir
Toplumun bile bireyselleştiği ve insanı birbirine bağlayan tek ortak duygunun tüketim duygusu olduğu bir dünyada, elbette ki farklı tavır ve duruşlar insanların umudu olacaktır. Eşya ve hadiselere Batı uygarlığının kavramları ile baktığınız zaman, onlar gibi düşünmeniz, bakmanız ve anlamanız gayet doğaldır. Sonuçta kavramlar bizim anlam dünyamızı oluşturur.
Reklam
Doğu ve İslâm ülkeleri hala Batı’yı cennet olarak görürken, Batılılar içinde bulundukları durumu “cehennem”e vurgu yaparak, ahlaki anlamda da sorgulamaktadırlar.
aman efenim buhran ne kelime
Tönnies, şehirleşmeyi dini ve geleneksel bağlamda cemaatten cemiyete evrilme olarak tanımlar. Ona göre kırsal hayatı, aile, komşuluk ve cemaate bağlılık ile kapalı, duygusal, şahsi ilişkilerin hâkim olduğu, halk gelenekleri-görenekleriyle ve dinle belirlenen bir cemaat; şehir hayatını ise yüzeysel, anonim ve rasyonel ilişkiler temelinde anlaşma, yasama ve kamuoyu ile belirlenen bir cemiyet olarak görmek mümkündür. Tönnies bu rasyonelleşme/modernleşme sonucunda oluşan şehirleşme ile birlikte insanların bir takım buhranlara ve bunalımlara maruz kaldığını söyler.
İslâm’da ise şehir ve şehirleşme {medine/medenîleşme}, pagan gelenekten uzaklaşarak Tevhid’e {millet-i İbrahim’e} ve Risâlet’e yönelmektir. İnsanın gayesi bağımsız bir birey olmak değil aksine peygamberin etrafında cemaatleşmek; tüketmek değil, üretmek ve paylaşmaktır. Akıl; nefsten, hevâ ve hevesten beridir.
Tek-kültürcü, tek-sınıflı, tek-tip kentler üretme süreci her yerde alabildiğine hızlanarak devam ediyor. Ne İstanbul’un ne de Anadolu kentlerinin küresel kapitalizmin döngülerinden bağımsız kalabileceğinin idraki içinde, İslâmî mimari ve estetik ölçülerinin hayata nasıl aktarılabileceği üzerine düşünmek gerekiyor.
207 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.