"Bir hayata ancak sadelik yakışır...
Bütün şatafat, gürültü, gösteriş, lüks, sade bir hayat karşısında erir gider. Her şeyin bir gün son bulacağı, gelip geçeceği böylelikle hatırlanır. Ölüm, hayatın bütün gürültüsünü sonlandırır. Dünyanın en büyük fikri dahi bu gerçeğe yenik düşer. Geriye ancak edeple alınıp verilecek bir nefes, sade yaşamaya değer bir hayat kalır. Şairin dediği gibi bu gök kubbede baki kalan hoş bir seda olur. Ötesi hep oyun oynaştır.
Konuşmanın ve görünmenin maharet sayıldığı bir çağda sade ve mütevazı bir hayat yaşamak oldukça meşakkatlidir. Hele ki hayata ve içinde yaşadığın topluma dair bir derdin varsa ve bu dert bütün dünyanı çepeçevre sarmışsa, yaşamak demirlenmiş bir gemiyi okyanuslarda seyahate çıkartmak gibidir. Sadelik, her an kırılacak bir zincire dönüşüverir."