bir maymunun kafatasında bir palyaço sırıtışını
(bir zamanlar güzel dudaklı ya da gözleri sıkıca telaşlı)
verir bana aynam, bu öğle sonrasında;
ben bir biçimim ama yiyip çıkarabilen biri
kirli ölüm onu hesapsızca kuşatmadan önce,
bir korkağım sona ermeyi beceriksizce bekleyen
ki bu arada her kusursuz şeyi ıskalayan;
bir elin izlenimi boş bir eldivende,
hemen unutulan bir ezgi,kiralık bir ev.
Ben hiç sevmedim seni sevgilim şimdi sevdiğim kadar
bak şu akılsıza, Haziran ayında,
bazı yıldızlarla gezegenlere kulak vererek,
yükseldi ağır ağır gergin bir balonla
gülünç kalıncaya dek küçülen dünya;
gözcü yaptı onu bir okçu (ki hedefini şaşmazdı
asla)ve şu küçük oyunla ya da bu
vurup düşürdü havacıyı,içine uçurumun
-ve olağanüstü düştüm ben yeşil oluğundan
alacakaranlığın,ayrılarak binbir parçaya.
Ben hiç sevmedim seni sevgilim şimdi sevdiğim kadar
tanrının müthiş yüzü,bir kaşıktan daha parlak,
biriktirir imgesini ölümcül bir sözcüğün;
öyleki hayatım(güneşi de ayı da seven)
hiç oluşmamış birşeye benzesin diye:
sanki bir kuş kafesiyim ben tek kuşu olmayan,
bir tasma bir köpeği arayan,bir öpücük
dudakları olmayan;bir yakarış dizlerden yoksun,
ama gömleğimin altında birşey çarpar kanıtlarcasına
onun ölü olmadığını ki,yaşıyor,hiçkimsedir.
Ben hiç sevmedim seni sevgilim şimdi sevdiğim kadar
Cehennem(en gösterişsiz halimle ki artıracak)
aç ateşini!çünkü mutluluğunu yakalamıştım ben
bir ufacık kadının yeryüzünün üstünde yukarlarda;
sesleniyorum ona, yüzünü hatırlayarak,
ben hiç sevmedim seni sevgilim şimdi sevdiğim kadar