Bir şeyi yaptığınız takdirde bunun arkadaşlarınız üzerindeki olumsuz etkileri, en az o şeyi yapmadığınız takdirdeki kadar kötü olacaksa bu olumsuz etkilerden hareket etmenin bir anlamı yoktur.
"What would happen if everybody behaved like that?" When I do something, it is as if I were giving everyone else my permission to do the same, and I have to consider the consequences of that, not just of my individual action. The German Immanuel Kant (1724-1804), some would say the most influential philosopher of modern times, made this the basic principle of morality (though he found a rather more complicated way of stating it). We have all heard of it, we have all had it thrown at us, and here it is popping up in 400 BC.
["Herkes böyle davransaydı ne olurdu?" Bir şey yaptığımda, bu, herkese yaptığımın aynısının yapılabileceğine dair izin vermektir ve sadece kendi eylemimin değil, bunun sonuçlarını [da] değerlendirmek zorundayım. Kimilerinin modern zamanın en etkileyici filozofu olarak gördüğü, bir Alman olan Immanuel Kant (1724-1804), bunu (her ne kadar ifade etmek için daha karmaşık bir yol bulsa da) ahlaklılığın en temel ilkesi haline getirdi. İşte hepimizin hakkında duyum sahibi olduğu, hepimizin bir kez olsun kulağına çalınmış olan bu argüman MÖ 400'de pat diye çıkıverdi karşımıza.]
Admittedly, we have been told that the soul, or more accurately, "that part of us, whatever it is, which is concerned with justice and injustice" is much more valuable than the body.
Sayfa 17 - Oxford University Press, 2002Kitabı okudu
Sokrates'in hedeflediği tek şey idamdan kaçmak mıdır? Ne var ki bir sonraki cümle bunun ne anlama geldiğini söyler: Eğer yapmayı önerdiği şey örnek alınırsa sonuç, yasanın ve böylelikle Devletin de çökmesi olacaktır. Tek tek bireyler, mahkemelerin kararlarını yok sayarlarsa ne devlet ne de yasalar ayakta kalabilir. Burada karşı karşıya