Aynı sokakları adımlayıp birlikte girdiler binanın giriş kapısından. Birlikte çıktılar merdiven basamaklarını. Daire kapısından birlikte geçtiler.
Kapıda kilit, girişte paspas yoktu. Duvarlarda çivi, kapılarda kir yoktu. Koltuk, halı, sehpa yoktu evde. Ayna, saksı, masa yoktu. Televizyon, perde, pencere, tencere yoktu. Bardak, kaşık, leğen, musluk, dolap, havlu, sabun yoktu. Ekmek yoktu evde. Makbuz, rehber, saat, takvim, telefon yoktu. Terlik, makas, ütü, fatura, avize yoktu. Toz yoktu evde. Tornavida, mangal, mum yoktu. Çekmece, çarşaf, soba, kömür, gaz, tuz, yağ yoktu. İs yoktu evde.
Odanın tam ortasındaydı karyola. Çok acıkmışlardı, çok da gecikmiş. Oyalanmadılar. Biri yattı, bacaklarını araladı; yaşamı kucaklar gibi. Öteki onun üzerine uzandı; yaşama hükmeder gibi. Defalarca gıcırdadı karyola, bütün gecikmişliklere inat. Karyola her gıcırdadığında acemi melodiler yayıldı odaya. Hiç olmadıkları kadar var olduklarını duyumsadılar. Birinin adı Yar, ötekinin, Agyar.