"Kapkaranlık bir tünelde, hiçbir şey göremeden, etrafta tutunacak hiçbir şey bulamadan, hiçbir ses duyamadan, nereye bastığımı bile bilemeden ilerliyorum ama sonunda o ışık görünecek, seziyorum. Bir de galiba hiçbir şeyin, hiçbir zaman tam ve mükemmel olmayacağını, çünkü her şeyin, her hâliyle zaten öyle olduğunu biliyorum artık. O tünel de yola dâhil yani. Işık kadar karanlık da… Sabah uyanmış olmanın, sağlıkla kalkmanın, gökyüzüne bakmanın, güneşi görmenin yeter de artar olduğunu hissediyorum. Kalbimi umutlu, inançlı ve güçlü tutuyorum..."
Elif Türkölmez'in kalemi ile ilk tanışmam bu kitap oldu. Gerçekten çok beğendim. Hikayeleri kısacık ama etkileyiciydi. Her konuya değinmişti... Toplumsal baskılara, aile ilişkilerine,kadının toplumdaki yerine,geçen zamanın bıraktığı izlere,siyasal islamın yarattığı sözde dindarlara,parasızlığa ve hatta ırkçılığa...Ve bunları öyle bir yazmış ki tam kararında bırakabilmeyi başarmış. En sevdiklerim şekerli börek,bisiklet ve sinop mantısıydı.
Kitap 18 kısa öyküden oluşmaktadır. Ben kitabı sesli kitap formatında dinledim ve yazarın dilinin sadeliği ve konuların günlük yaşamın içinden olması kitabı sürükleyici bir hale getiriyor. Bazı hikayeler insanı üzse de yurdum insanın başına her gün geldiğinden artık alıştık sanırım, geçip gidiyor.