"Ne güzel bir an değil mi insanın yari ile bilinmezlik okyanusuna yelken açması, asfalt yollara vurulması fani bedenlerin, baki olana bir katre mesafe için..."
2009 Nisan'ının bir gecesinde Emrah Altuntecim eşi Ceyda'ya heyecanla seslenir:
- Yürüyelim Ceyda!
Ceyda bir an beklemeden cevap verir:
- Yürüyelim!
- Uzaklara, çok uzaklara yürüyelim! Hiç bitmeyecek bir yolda yürüyelim…
- Yürüyelim ama nereye yürüyelim?
- Bilmiyorum Ceyda… Ama çok uzaklara yürüyelim!
Heyecan içinde yüreğimin titrediğini hatırlıyorum. Saçlarımdan, sırtımdan ayak uçlarıma kadar tüm vücudumu saran bir cevap o an Ceyda’nın dudaklarından tek tek döküldü:
- Hz. Mevlana'ya yürüyelim...
Stres; Her bireyin doğada var olabilmek için yaşadığı çevrede doğan isteğe ve kendisinden beklenen her türlü şeye cevap vermesi için geliştirdiği aslında normal bir tepkidir.
“Nelere sahip olmadığını düşünerek zaman yitirme. Sahip olduklarınla neler yapabileceğini düşün.” (E.Hemingway)
Diğerlerini bilenler akıllıdır, ama kendini bilenler daha akıllıdır.
Diğerlerini kontrol edenler kuvvetli olabilirler, ama kendilerini kontrol edebilenler, çok daha güçlüdür.
Önümüzdeki On yıl içinde insani değerlere önem veren firmalar daha da büyüyecek, değer vermeyen firmalar içte parçalanacak, dış da küçülecek ve İtibar kaybedecek. İnsani değerleri hafife alan ve felsefi ya da gerçek dışı bulan şirketler müşterilerin ve çalışanların gözünde değer kaybedecek.
“Değerlerimiz aynı zamanda bilinçaltımızda baskın olan düşünce kalıplarımızın bir göstergesidir.”
(Timur Tiryaki)
Bu cümlede mevzu bahis olan bilinçaltı değil, değerler meselesidir.