Siirt’in Kurtalan ilçesinde bir bekçinin oğlu olarak 1954 yılında doğdu. Yoksulluk içinde geçen ilk gençlik yılları ve yükselen sosyalizm rüzgarının etkisiyle kendisini sol akımların içerisinde buldu. 70’li yıllar içinde Türkiye Komünist Partisi’ne girdi. Bu yıllarda TKP’nin Diyarbakır örgütlenmesinde görev yaparken önce İstanbul’a, arkasından da “eğitimi ve siyasi bilinci”ni yükseltmek üzere partisi kanalıyla Moskova’ya götürüldü. Burada geçen yaklaşık on yıllık akademik ve siyasi eğitimi sonrası tekrar Türkiye’ye döndü. Döndüğünde, önce legal olarak kurulan Türkiye Birleşik Komünist Partisi’nde, ardından Sosyalist Birlik Partisi’nde görev aldı.
12 Eylül darbesi sonrasında çok partili hayata geçilmiş gibi görünse de, resmi siyasi anlayışta ve siyasi yelpazede henüz sınıf esasına dayalı partilere yer olmadığından, bu iki parti de açılan davalarla anayasa mahkemesince tasfiye edilirler.
İlk çocukluk yıllarından, sosyalist birlik partisi’nde görev yaptığı süreyi kapsayan dönem hayat hikayesini 2003 yılanda “Batman Bolşoy” adıyla yayınlanan otobiyografisinde anlatır.
Bu iki partinin kapatılması sürecinin devamında kendini Türkiye’de liberal demokrasinin sözcülüğünü yapan yeni demokrasi hareketi içerisinde buldu. Bu hareketin aynı adla partileşmesinde kurucuları ve yöneticileri arasında yer aldı. YDH, yapılacak ilk seçimlerde özellikle doğu ve güneydoğuda yüksek oranda oy alacağı beklentisi, aynı dönemde bir Bölgesel Kürt Partisinin ve Anavatan Partisi ile yapılan başarısız ittifak girişimi sonrasında, sandıkta aldığı yüzde yarımlık oyla boşa çıkınca hızla tasfiye oldu. Kendisi de, partiden ayrıldı ve siyasi faaliyetlerini bağımsız olarak sürdürmeye başladı.
Bu süreyi anlatan bir anlatısı henüz yayınlanmamıştır.
Sürdürdüğü bağımsız siyasi faaliyetleri ve edindiği deneyimlerini ise bu yılın ilk aylarında, Mustafa Akyol’la gerçekleştirdiği söyleşileri, “Çözümün Şafağında Kürt Sorunu” adlı kitapta yayınlandı.
En son, bugün taraf gazetesi’nde yayınlanan, neşe düzel’le gerçekleştirdiği 'Erdoğan ve Öcalan seçim yarışına girdi’ başlıklı söyleşisi oldu.
Genel olarak Kürt sorunu konusunda Türk milliyetçiliğinin önünde ciddi bir sınav var. Bu siyasi geleneğin tüm jargonu, Kürt sorununun var olmadığı veya hasır altına itildiği dönemde gelişti. Şimdi ise Kürt sorunu apaçık ortada ve MHP nin ve diğer Türk milliyetçilerinin bu konuyu enine boyuna yeniden düşünmesi gerekiyor.