Enver Ziya Karal

Osmanlı Tarihi yazarı
Yazar
Çevirmen
9.0/10
47 Kişi
209
Okunma
28
Beğeni
3.152
Görüntülenme

En Eski Enver Ziya Karal Gönderileri

En Eski Enver Ziya Karal kitaplarını, en eski Enver Ziya Karal sözleri ve alıntılarını, en eski Enver Ziya Karal yazarlarını, en eski Enver Ziya Karal yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Zavallı Türk"
7 Eylül 1912'de Tanin Gazetesinde "Zavallı Türk" başlıklı yazıdan birkaç satır konuyu aydınlatması açısından önemlidir: Sen her vakit tahkir olunacak mısın, bu memlekette zavallı Türklerin talihi nedir? Beslediği, koruduğu uluslardan bile hakaret görmek mi? Bu memlekette her kavim meth edilir, necip, asil diye vasıflandırılır. Yalnız Türk unutulur. Buna da katlanacağız. Fakat başka ulusları övmek için mutlaka Türkü aşağılamak ve onunla alay etmek mi gerekir?
Sayfa 54
Milli Eğitim
Yakın çağların başında Osmanlı Milli Eğitimi, imparatorluğun kuruluş zamanındaki şeklini muhafaza etmekte idi. İlk öğretim mekteplerde, yüksek öğretim medreselerde verilmekte idi. Bugünkü manada orta eğitim veren bir okul yoktu. Bütün şehir ve kasabalarda ilkokullar vardı. Büyük şehirlerle kasabaların bazılarında da medreseker mevcut idi. Mekteplerde Arap alfabesi öğretildikten hemen sonran Kur'an okumasına başlatılırdı. Çocuklar manasını hiç anlamadıkları Arapça Kur'anı çok kere ezberlerlerdi. Mekteplerde din bilgisi, tecvit, ilmihal da okutulurdu. Bütün bu dersler çocuğu hayata hazırlamaktan çok ahırete, Tanrı'nın selametine vardırmak gibi bir düşünce ile yapılırdı.
Sayfa 6 - TTKKitabı okudu
Reklam
İmparatorlukta Tanzimat Hareketine Düşmanlık
Gülhane Hattı'nın okunması ilk anlarda memleketin içinde ve dışında sevinç ve ümitle kutlandı. Fakat Gülhane hattının prensipleri kağıt üzerinden iş haline konulmaya başlayınca, türlü istikametlerden sesler yükseldi. Başlıca itiraz cahiller sınıfından geldi. Tanzimattan önce yenilik hareketine karşı tutturulan nakarat yine başladı. Şeriat elden gidiyor; Hristiyan tebaa ile İslam tebaa arasında eşitlik nasıl olur? Zaten devletin kelimesi hep hristiyanlara yüz vermekten ve onların adetlerini kabul etmekten ileri gelmiyor mu? Bu suallerle başlayan hoşnutsuzluk gittikçe artmaya başladı.
Sayfa 185 - TTK YAYINLARIKitabı okudu
İmparatorlukta Tanzimat Hareketine Düşmanlık
Rusya ile Avusturya liberal devlet düşüncelerine düşman oldukları için, İngiltere ile Fransa'dan sonra Osmanlı İmparatorluğu'nun meşrutiyet hükümetine benzer bir rejim kabul etmesini istemiyorlardı. Osmanlı İmparatorluğu teşkilat bakımından değilse bile içine aldığı türlü milletlerle, bir de bunlarla devlet arasında mevcut münasebetler bakımından, Rusya ile Avusturya'ya benziyordu. Osmanlı Devleti'nin meşrutiyet idaresini kabul etmesi, Avusturya ve Rusya'nın idaresinde bulunan milletler için bir örnek olabilirdi. Kaldı ki Tanzimat rejimi'nin Türkiye'yi içine düşmüş olduğu uçurumdan kurtarması ve kuvvetlendirmesi de kabildi. Bu ise Rusya ile Avusturya'nın Osmanlı İmparatorluğu aleyhindeki genişleme emellerine engel olacaktı. Tanzimat hakkında aynı düşüncede olmalarına rağmen Rusya ve Avusturya, Tanzimatın yürürlüğünü önlemek ve yahut faydasız kılmak için ayrı metodlara başvurdular.
Sayfa 188 - TTK YAYINLARIKitabı okudu
Osman Paşa'nın Plevne Müdafaası
Pilevne batı Bulgaristan ve Balkan geçitlerine giden yolların kavuşak noktası idi. Osman Paşa burasını türlü tahkimat şekilleri ile müstahkem mevki haline getirmişti. Komutası altında 40 tabur kadar asker vardı. Ruslar ilk defa olarak 20 Temmuzda Pilevne'yi almak amaciyle taarruz ettiler ve Osman Paşa'dan da silleyi yediler, ezildiler. General Krüdner taarruzu yenilemiye karar verdi. 30 Temmuzda 30 yaya taburu, 30 süvari bölüğü ve 186 top ile yeniden taarruz etti. Fakat yeniden mağlûp edildi ve kuvvetleri perişan bir şekilde ricat ettder. Osman Paşa, karşı taarruza geçerek düşmanı takip etmek istedi. Fakat bunun için gerekli süvari kuvvetinden mahrumdu. Bundan başka harbi, İstanbul'da siyasî paşalar idare ediyordu. Pilevne'den çıkmamasını emrettiler. Halbuki bu sırada Gurko da eski Zağra'da mağlûp edilmiş bulunuyordu. Rus ordusunda yılgınlık ve ümitsizlik başlamıştı. Eğer Süleyman Paşa Balkan geçitlerine karşı savaşı indirip de Osman Paşa da Rusları taarruz hareketi ile takip etseydi belki de Rusları Tuna'dan öte tarafa atmak mümkün olurdu. Fakat böyle olmadı. Osmanlı komutanları birbirleriyle irtibat kurmadan harbediyorlardı. Zaten fennî mânada bir başkomutan da yoktu. Harp Yıldız Sarayından idare ediliyordu. Halbuki tarih, saraydan idare edilmek suretiyle bir harbin kazanıldığını ne kaydetmiştir ne de kaydetmesine imkân ve ihtimal vardı. Bu yüzden, Abdülhamit II., vükelâsı ve paşaları, farkında olmadan ordusunun başında ve içinde bulunan Rus Çarına hizmet etmiş oluyorlardı.
Sayfa 51 - TTKKitabı okudu
Konferansın Başarısızlığından Doğan Buhran
Prens Korçakof ise Avrupa devletleriyle bir anlaşmıya varılmadan harbe gidilmesini muvafık bulmuyordu. Çara gelince, o harp istiyordu. Fakat Sırpları ve Bulgarları kurtarmak bir bahaneden ibaretti. Onun en büyük endişesi, Osmanlı devletinin parlâmentocu bir idare kurmaya kalkışması idi. Gerçi, Kanunu Esasinin ilânı Rusya'da istihza de karşılanmıştı. Fakat Rus hürriyetseverleri onu vesile tutarak halk arasında Çarın istibdadına karşı propagandaya başlamışlardı. Osmanlı Imparatorluğu'nda parlamento rejiminin kökleşmesi, Rus idare sistemi için devamlı bir tehdit ifade edecekti. Bundan başka, parlâmento idaresinin, muvaffak olması halinde, Rusya'nın Balkanlarda Hıristiyan tebaa lehinde avukatlık yapması da önlenmiş olacaktı. Bununla beraber Çar, adamları arasında fikir birliği sağlamak ve alâkalı Avrupa büyük devletlerinin muvafakatini veya tarafsızlığını elde etmek için harp ilânını geciktirmeyi münasip gördü.
Sayfa 36 - TTKKitabı okudu
Reklam
976 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.