Çünkü her insan hayatını bir fanusun içinde yaşamak zorundadır . Fakat fanusu büyütense sadece beyinlerdir ki insan sığdığı her fanusa beyni de mutlaka sığar
İsveçte yaşayan bir arkadaşım bize gelmişti. Bilgisayarda bir şeyler yapıyorduk, o an elektrikler kesildi. Arkadaşım panikleyip birden masanın altına girdi. Ben eğilip onun bembeyaz olan yüzüne bakıp ne yaptığını sorduğumda benim de masanın altına girmemi söyledi ve benim soğukkanlı oluşuma hayret etti. Adama bak, deprem olacak onun hiç umurunda değil dedi. Meğer onların ülkesinde elektrik sadece deprem ve savaş durumlarında kesilirmiş. Neyse ki ben ona durumu anlatınca rahatladı. Elektrik bu, dedim. Kul yapımı. Kesilir de gelir de. Neyse biraz sonra elektrik geldi ama bizim bilgisayar çalışmadı. Voltaj yüksek geldiği için bilgisayar yandı. Arkadaşım bana saçma sapan bir soru daha sordu: Şimdi ne olacak? Cevap verdim. Yenisini alacağız. İnanmadı bana. Onların yaşadığı ülkede haber verilmeden böyle bir şey olduğunda, şahısların zararını devlet karşılıyormuş. Daha neler!
Ben bu kitabı yazarken tam 47 defa elektrik kesildi. Ama asla yazdıklarım kaybolmadı. Çünkü bir elimle yazarken diğeriyle sürekli kayıt tuşuna basıyordum. Bazen saatlerce elektrik gelmedi. E tabii ki bu kitap 3 ay yerine 7 ayda tamamlandı. Ama tamamlandı. İsveçli arkadaş böyle bir kitap yazsaydı ne olurdu peki? Düşünsene, bir defa elektrik kesildi, adam üç gün şok yaşadı. Demek ki devamlı burada olsa kitap yazayım derken felç olurdu. Ayrıca o benim senin gibi bir eliyle yazıp, öbürüyle kayıt yapamazdı.