"Ankara'nın Bağları"nın dillere dolanmasının ardından, hangi bağlardan bahsedildiğini bir türlü çıkaramayan, üzüm bağlarını bugünün Ankara'sına pek yakıştıramayan, tanınmış şarap markalarını unutup sosyal medyada safça "allahın bozkırında bağ ne arar lan?" diye soran genç kuşaktan insanları da bir merak almıştır. Oysa başkent Ankara'nın tarihi biraz da bağların, bağ evlerinin, bostanların yitirilmesi pahasına şehirleşmenin tarihidir. 20. yüzyıl başlarında merkezi çepeçevre kuşatan, içlerinde Türk, Ermeni, Rum tüccarların yaşadığı evler bulunan bu bağ ve bostanlar şöylece sıralanabilir
Güneyde ve güneybatıda Çankaya Bağları, Araplar Deresi, Cevizlidere, Kirazlıdere, Balgat Bağları, Karabiberler Çiftliği Bağı, Söğütözü Bağları, Çaltaklı Bağları, Kavaklıdere Bağları, Lakfos Bağları (Seyranbağları), Frenközü (Türközü) Bağları, Küçükesat Bağları, Yukarıöveçyatağı ve Aşağıöveçyatağı, Dikmen Bağları, Ömürpınarı Bağları, Çaltepe Bağları, Yukarıayrancı, Ortaayrancı ve Aşağıayrancı Bağları; kuzeyde Kurtini, Incirlik, Etlik, Kuşcağız, Deliktaş, Danişment, Cevizlikuyu, Çoraklık, Zülfazıl (Solfasol), İğdelidere, Kubbeli, Aktepe, Hacıkadın, Keçiören, Kalaba (Karabağ), Mecidiye, Aşağıeğlence, Yukarıeğlence ve Ayvalı Bağları; doğuda Karacakaya, Samanlık, Kayaş, Mamak ve Balkehriz (Balkiraz), Tuzluçayır, Davulcu ve Cebeci Bağları…