“Banyo malzemelerini seçmek zorunda kalmam yetmezmiş gibi, şimdi bir de Irak’la ilgili taraf olmak çıkmıştı ortaya…Sesini kıstığımız televizyonda bombalar Fırat’ın ya da Dicle’nin ya da her ikisinin birden üzerine yağarken, küveti banyoda nereye yerleştireceğimizi çizdik, iki küvetin eksileriyle artılarını listeler halinde yazdık. Bu işler o kadar yorucu, o kadar yoğundur ki, önemli olmadığını düşündüğünüz anda bütün proje çöker, hatta belki evliliğiniz bile” (s.21). Doppler, babasını kaybettikten sonra bir gün ormanda bisikletten düşüp, ardından evini, ailesini, işini ve tüm sahip olduklarını bırakıp, ormanda yaşamaya başlayan bir adamın hikayesi. Erlend Loe, modern toplum ve modern bireyi; eşyalarla kurduğumuz bağdan, tüketim çılgınlığımız, para ve başarı hırsımız, doğaya karşı zalimliğimiz ve parçası olduğumuz evrene karşı kendimizi beğenmişliğimize kadar birçok noktadan eleştiriyor. Belki daha önce üzerine durup düşünmediğimiz şeyler söylemiyor ancak buna rağmen sürükleyici ve kısacık bir metinle hem güldürmeyi hem de kendini sorgulatmayı başarıyor. Yazarın ironilerini ve mizah anlayışını sevdim. Kolay okunan güzel bir kitap.
