Erlom Ahvlediani (Gürcüce: ერლომ ახვლედიანი, "erlom ah’vlediani"; d. 23 Kasım 1933, Tiflis – ö. 20 Mart 2012, Tiflis ), çağdaş Gürcü edebiyatının en ilginç yazarlarından biridir. Senaryo yazarı olarak tanınmış, ama zamanla roman ve öyküleri daha çok ilgi çekmiştir. Ahvlediani’nin yapıtlarında bir tür bilgelik egemendir ve bundan dolayı ünlü filozof Merab Mamardaşvili felsefe derslerinde onun yapıtlarından sık sık alıntılar kullanmıştır. Ahvlediani giderek seçkin bir kitlenin yazarı haline gelmiş ve çağdaş Gürcü edebiyatının “kült” yazarı sayılmıştır.
Erlom Ahvlediani, 1957 yılında Tiflis Devlet Üniversitesi Tarih Fakültesi’nden mezun oldu. 1962-1999 arasında on sekiz film senaryosu yazdı ve dört filmde oynadı. Senaryoları arasında Giorgi Şengelaia’nın Pirosmani (ფიროსმანი), Otar İoseliani’nin Nisan (აპრილი) gibi filmleri de yar alır. Ahvlediani edebiyat alanında çok sayıda öykü ve üç roman kaleme aldı. Yazarın masalsı dili, yer yer fabl tarzında yazması nedeniyle bazı öyküleri başlangıçta çocuk kitapları olarak da yayımlanmıştır. Ahvlediani’nin Sovyet rejimine muhalif bir duruşa sahip olması ve genelde editörlerin onun yapıtlarını basma cesareti gösterememeleri de bunda etkili olmuştur. Ünlü yazar Nodar Dumbadze Niangi (Timsah) adlı mizah dergisinde Ahvlediani’nin ilk öyküsünü yayımlayınca, Ahvlediani ve Dumbadze neredeyse “halk düşmanı” ilan edilmiştir.
Ahvlediani’nin Tembel Fare’nin Hikâyesi (ზარმაცი თაგუნას ამბავი, 1971), Vano ile Niko (ვანო და ნიკო, ) gibi yapıtları arasında, Sivrisinek Şehirde (კოღო ქალაქში) özel bir yere sahiptir ve yazarın başyapıtı kabul edilir. 2010 yılında yayımlanan bu roman, ertesi yıl Gürcistan’da Saba edebiyat ödülüne değer bulunmuştur. Eserleri Almanca, Flamanca, Rusça, Ermenice, Çekçe, Macarca ve Arapçaya çevrilen yazarın Sivrisinek Şehirde adlı romanı 2014’te Türkçe yayımlanmıştır.
Hayal etmesine çölü hayal edebildim ama ne yaparsam yapayım çölde ilkbaharı tahayyül edemedim. Sahi ilkbahar çölde ne yapsın ki? Çölde ölü ve manasız kumdan başka bir şey yok...
Sivrisinek Şehirde | kitabin en basinda yazar bize kimin ne oldugunu, kimin gorevinin ne oldugunu, kimin ölüp kimin öldürdügünü, hikayenin sonunu acikliyor. fakat bu "yolda olmak" anlayisina sahip olan hicbir okuyucuyu durduramaz. yazar da buyuk ihtimalle bunu amaclayarak yazmamistir bu ozeti. fakat okudugundan istedigin anlami cikarmakta ozgursun. bizi asil ilgilendiren de burada iste. sonunu bilsek dahi okumaya devam etmek. cunku biz sonuclardan cok, gidisati yasamanin idrakina varmis kesimdeniz. oyle de olur. okudugumuz ozetin okuma yolu boyunca yasadiklarimiz yaninda hicbir anlami kalmadigini goruyoruz. hatta goren gozler sonuclardaki ufak degisimleri dagi yakalamistir.
Herkese merhaba. İlk defa Gürcü edebiyatına ait bir kitap okudum. Gürcü fablları içeren Vano ile Niko çocuk kitabı gibi gözükse de aslında o kadar basit değil. Paradoksal diyebileceğim bir rüya evreninde birbirinden bazen zıt bazen aynı kararlar alan iki kişinin çeşitli olaylarda ve rüyalarda ana karakter olduğunu görmekteyiz. İnsan ilişkileri , duyguları , bolca bencilliklerini okuyacağımız bu kitap okurken düşündürüyor.
Çoğu bölüm 2 yapraktan oluşuyor. Aslında ara ara okunabilecek bir kitap. İstediğiniz zaman bırakıp devam edebileceğiniz türden.
Niko’nun bencilliği , hoşgörüsüzlüğü okurken beni çok yordu. Vano’ya ne yazık ki üzüldüm. Bu kadar da şanssız ve iyimser olması kaderi miydi ?
Yer yer çizimler ile zenginleştirilen bu kitap , fabllara ayrı bir derinlik katmış gibiydi.
İnsan ilişkilerine dair çok daha başarılı kitaplar okumuştum. Bu kitap ne yazık ki çok da beğendiğim ve okumayı sevdiğim bir kitap olmadı. Okumanızı tavsiye edemem ancak Gürcü edebiyatına ait fablların insan ilişkilerine değindiği bir felsefik kitap okumak isterseniz şans verebilirsiniz. Kitaplarla kalmanız dileğiyle.
Bir Kutu Kitap'tan Nisan ayının seçkisi olarak gönderilen
Vano İle Niko, illüstrasyonlardan oluşan kısa fabllar barındırıyor içerisinde. İnsanlar arasındaki ilişkileri, hem iyi hem de kötü olabilecek insanların kendisi ile kavgasını; Vano ve Niko ile absürt olay örgüleri ve sembolize edilmiş şekilde okuyoruz.
Kitap kısa, hemen okunabilecek bir yapıya sahip. Ancak herkes anlatım tarzını sevmeyebilir. Yine de Gürcü edebiyatına ait bir şeyleri okumak farklı bir deneyimdi.
Kitap aslında bir felsefe kitabı ama öyle ben felsefeden anlamam deyip gözünüz korkmasın. Sıkıcı da değil. Dil işçiliği harikaydı. Masalsı bir dili var. Hatta okurken kimi yerde duraksayıp düşündüğünüz oluyor. Yazarın nesnelerle ilişkisi çok tuhafti, hoşuma gitti. Bazen bir kaya parçasını konuşturuyor , düşündürüyor bazen de bizi bir akvaryumun içine sokup düşünmemizi sağlıyor.
Şu bölüm gerçekten hoşuma gitti:
"Ama öldükten sonra görevinin tamamlandığını nasıl anlayacağım? Acaba ölüm olmadan ölmek mümkün mü? Veya ben, bensiz ölebilir miyim?
Bir canlı varlık öldüğünde acaba ne ölüyor? Acaba sadece verilmiş olan zaman mı ölüyor? Şu an mı, bu bakış mı? Yoksa bu evren mi ölüyor ve güneş mi kararıyor? Başkası için mi ölüyor bizim geçmişimiz ve geleceğimiz? Bizim için sadece şimdiki zaman mı ölüyor? Yoksa biz başkası için ölüyor, kendimiz için var olmaya devam mı ediyoruz"
Mavi gözlü sivrisinek, bataklığını kurutanları ve kendi katilini ararken söylüyor bunları. Bir anlamda fabl gibi de düşünülebilir.
Son olarak yazarın bilinçakışı tekniğini de kullandığını belirtelim.
Tavsiyedir