İllâ yıkıcı konuşacaksak sözümüzü kızgınlık ateşinde değil, yüreğimizde köz etmeliyiz... Yürekte közlenmiş söz, karşımızdakinin gönlüne değer, kızgınlık veya kin ateşinde pişmiş söz ise sadece nefsimizi rahatlatır...
Keyfiyeti azalan ne oruçtur ne de Ramazan. Oruç, Allah'ın farz kıldığı ilk günkü hâlini koruyor. Ramazan'da nazil olmaya başlayan Kur'ân ise iniş ânındaki kadar taptaze. Milyonlarca mümin onun aydınlığında yürüyor. Eskiyen ne Ramazan'dır ne Kur'ân ne de oruç.
Gerçek şudur ki eskiyen sensin, benim. "Ah nerede o eski Ramazanlar" sözünün doğrusu "Ah nerede o eski bendir..."
"Ramazan ayının yeniden iman etme ve imanda sahihleşme imkânını verdiğine hepimiz şahit olmuşuzdur. Bazılarımız kötü alışkanlıklarının bir kısmını oruç etkisiyle bırakmakta, Ramazan ayından sonra o alışkanlıklara dönmemek için çaba göstermektedir. Çevremde, Ramazan vesilesiyle sigara ve içki içmeyi, kumar oynamayı bırakan insanlara rastladım. Bazılarımız da Ramazan'da başladığı az yemek disiplinini sonraki aylarda da sürdürerek daha sağlıklı ve sünnete uygun bir yemek düzenine ulaşmaktadır. Ramazan ayında namaz kılmaya ve Kur'an okumaya başlayanlardan bir kısmı, sonraki günlerde buna dikkat etmekte, daha dindar bir hayat sürmektedir.
İnsan, samimi biçimde o iklime girerse hamuru yeniden yoğrulur. Ramazan ve oruç, insanı kuşatan bu iklimiyle kulluğu sevdirmektedir."