Her yöne genişleyen şehirlerin içinde küçülüyoruz gitgide. Eşyalarımızı evlerimize, vicdanlarımızı kalbimize sığdırmaya uğraşıyoruz. Orada geçmişe özlemle atacak. Daha az kalabalık, daha az yabancı, daha serin, daha kuru zamanlara. Şu hayat bitse de gitsek.
Eşya eve bir kez girdi mi orada kalır. İşte bu kararlılık evde sahte bir güven iklimi yaratır. Onlara ihtiyacın olmadığını pekâlâ anlayabilirsin. Onlardan kurtulmaksa hiç kolay olmaz.
Hiçbir zehir kâr etmiyormuş çılgınca çoğalan böceklere. Ta ki yemlerine katılan bir enzim sayesinde birbirlerini yiyene dek. İnsanın canlıları birbirlerine düşürme konusundaki kabiliyeti müthiş.
kimsenin sırrına vakıf olmayı başaramayacağı bir elektriksel alışverişin ardından evinde uyuduğu ilk gece, Billur'a rüyasında evrenin sırrı fısıldanıyor. İkinci gece varoluşun anlamı ve yokluğun gücü, üçüncü gece tüm aşkların sebebi anlatılıyor. Rüya tabiri kitaplarıyla eve kapandığı dördüncü günün gecesinde geleceği gösteriliyor ona fasıl fasıl ve Billur'un yaşaması için hiçbir sebep kalmıyor.
"REDDETMEK" sözcüğünde keskin bir tokatın yankısı (birbirine tahta küpler gibi çarpan sert sessizler ); 'iade etmek 'te iade edilen şeyin uzayda seyahatinin rahvan müziği (art arda dizilmiş açık kapalı sesliler) 'geri vermek' te bir araya gelmiş bu iki mütevazi sözcüğün imasız , dolaysız, vurgusuz sesi duyulur. Aralarındaki ince farka anlam veren sözcüklerin müziğini.
Bir yakınımızı zihnimizde kuran şey gözünü kırpma biçimi, saçına verdiği şekil, kıyafetleri ve tiklerinin yanında, seçimleri, pişmanlıkları, gizli hayranlıkları, zaafları, ulaşamadıkları, amaçları, küçük mutlulukları da değil mi?
Yatağa uzandıktan sonra o âna dek kendime uzak tuttuğum düşünceler sardı etrafımı. Boşa bir seyahatti bu. Sırf dürüstlük olsun diye harcanmış para ve zaman. Dünya yapmadıkları seyahatleri yazan insanların seyahat kitaplarıyla doluydu. Kaldı ki edebiyattı bu turizm değil.