“Bu dünya dedikleri fitnedir. Bir hiçtir, sonuda yokluktur.
Fudayl b. İyâz (r.a.) demiştir ki:
‘Kıyamet gününde dünya bütün süs ve güzelliği ile gelir:
‘Yâ ilâhî, beni şu ednâ kullarına dâr eyle.’ Yani kullarına duracak yer eyle, der.
Hak Teâlâ buyurur:
‘Ben senden razı değilim, sen benim düşmanımsın. Bir hiçsin. Hemen toz duman ol.’
Dünya hemen toz duman olur, belirsiz hale gelir.
Demek ki hiç, yine hiç olur. Hiç olana gönül veren, hiç olanın yolunda ömür çürüten de hiç olur. Hiçi isteyende hiçtir. Fakat hiçi hiç sayabilen ariftir.”
“Nefsini bilen, Rabb’ini bilir” buyrulmuştur.
Mesela kişi evvela nefsini bilmelidir. Meşâyihe göre bu üç mertebede olur:
1. Sûret-i nefsi bilmektir.
2. Sıfat-ı nefsi bilmektir.
3. Zat-ı nefsi bilmektir.
Nefsin manası bilinmeden marifet-i Hak da bilinmez.
Peygamber efendimiz [sallallâhu aleyhi vesellem] bir hadisinde şöyle buyurur:
“Allah, dünya işleri için namazı terkedenlere kabirlerinde cehennemden yetmiş kapı açar.”
| Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/169
“Allah dostlarının sözlerini dinlemek muhabbeti artırır. Allah muhabbetinden gayrı muhabbetleri giderir. Çünkü muhabbet, gönüllere ya gözden ya kulaktan girer. Kişi görmeden işitmekle de âşık olur. Özellikle Hak Teâlâ’ya âşık olmak böyledir.”