Genel olarak Latin-Katolik olanlara Frenk denildiğinden Batı'dan gelen bütün yeni adetler ve nesneler alafranga adını aldı ve alaycı bir yansımayla bunlara ters düşen her şey alaturka diye nitelendirildi.
Kafkasya'dan Anadolu'ya büyük ve kitlesel bir göçü simgeleyen 1864 yılı, Türkiye'deki genel kamuoyunda -bizzat Kuzey Kafkasya kökenliler ve konuya özel ilgi duyanlar dışında- neredeyse hiç bilinmez.
Bugün pek çok Türk vatandaşında gurur duydukları güçlü bir Türk milliyetçiliği duygusu, kökenlerinin Arnavut, Makedon, Çerkes, Çeçen, Kürt atalarından geldiğine dair canlı bir bellekte birlikte varolmaktadır.
Çerkesler, soykırım terimini elde edemediler. Ancak olayların üstünü örttüğü için nefret ettikleri göç kelimesinin yerine tehcir kelimesinin kullanılmasını sağladılar.
Son on ay boyunca ve 1864'ün Ekim sonuna kadar Trabzon kadar Samsun da endişe içindeydi. Ölümler yüz bin olarak hesaplanmıştı,bunun altmış bini Samsun'da, kırk bini ise Trabzon'daydı.
Erkek, kadın, çocuk, yaşlı bir grup Çerkes, açlıktan ve hastalıktan bitkin cesetler halinde yürürken,köpeklerin saldırısına uğrayıp canlı canlı yeniyordu.