"Adaletin herkesin gözüne görünmek gibi bir rezilliğe ihtiyacı yoktu; çünkü adalet benim zihnimde, niteliğimde ve kalbimdeydi. Tuhaf olan şey adaletin adaletsizlik hariç hiçbir yerde bulunamayışıydı."
"Bir insan sırlarını kendisinde saklamalıydı. Rüyalarımızı herkesle paylaşırdık ama kâbuslarımız bize kalırdı." (Syf 107 )
Tam da bu düşünce ile başladı herşey.
Kahvehanede pe* beklerken, siyasi suçlularla birlikte tutuklanan Aziz'in dokunaklı hikayesiyle 1970'lere gidiyoruz.
Ortada suçunun ne olduğunu bırakın kendisinin bile kim olduğu bilinmeyen bir mahkum var. O halde ona bir suç bulmalı...
Çünkü polis müdürü iyi biriydi. Ona bu hakkı sunuyordu. Ancak Aziz kendine yakışacak bir suç bulamadı...
Üstelik Aziz için her şey değişmişti.
"Özgürlüğüm, ucu görünmeyen bir ipe bağlıydı." (Syf 35 ) diye düşündü ayrıca burada ihtiyacı olan her şey vardı. Arkadaş, sigara, yemek, kitaplar...
Yani "Kaosun olduğu yerde mantık yoktur." (Syf 99 )
Zaten adalet Aziz'in zihninde, niteliğinde ve kalbindeydi!
Bir çırpıda okuyacağınız, bitirdikten sonra da bazı kesitlerinde "Bir İdam Mahkûmunun Son Günü" kitabı ile bağdaştırabileceğiniz bir kitap. Oturduğunuz yerden sizi alıp çok farklı bir dünyaya götürüyor. Beğenerek ama en çok da üzülerek okudum.
1970 civarı Irak'ta meydana gelen olaylardan ilhamını alan romanda Aziz kahramanı kahvede otururken birden tutuklanır ve hapse; siyasi suçluların bulunduğu bir koğuşa gönderilir. Hapiste geçen romanda hapis hayatı, Irak ve dünya hayatı hakkında çeşitli bilgiler oldukça sürükleyici bir şekilde değinilmiş. Dünya'nın adaletsizliği eleştiriliyor.
Herkese selamlar . Yaklaşık iki üç yıl önce sahafcılarda gezerken farkettim konusunu sevip aldığım ve çok beğendiğim bir kitapla geldim "Hücre". Daha önce kimsede görmediğim bir kitap. Benimde tesadüf eseri karşılarştığım bir kitap. Kitabın konusuna gelirsek 1970'li yılların Irak olayları ve neyi niçin yapıldığının belli olmadığı