Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Ferhunde Özbay

Ferhunde ÖzbayDünden Bugüne Aile, Kent ve Nufüs yazarı
Yazar
Çevirmen
0.0/10
0 Kişi
19
Okunma
1
Beğeni
551
Görüntülenme

En Beğenilen Ferhunde Özbay Sözleri ve Alıntıları

En Beğenilen Ferhunde Özbay sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Ferhunde Özbay kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Geçici bir süre için Türkiye'de kalan ya da bu niyetle gelen en büyük göçmen akımı 1979 tran Devrimi'nden sonra Türkiye'ye geçiş yapanlardır. Sayılannın kabaca bir buçuk milyon oldugu tahmin edilen ilk lran göçmen kafilesinin önemli bir bölümü bir-iki yıl içinde gelişmiş ülkelere gitmiş, bir kısmı geri gönderilmiş, 100-200 bin civanndaki bir grup da Türkiye'de kalmıştır.Daha sonra Irak'tan gelen yine sayılan bir milyon civarındaki sıgınmacılar geri gönderilmiş ya da başka ülkelere geçiş yapmıştır.
90'larda
Taşınanların en çok gittikleri ilçe Küçükçekmece'dir. Toplam taşınaniann yaklaşık yüzde 20'si bu ilçeye gitmiştir.Toplu konut yapımının en yogun olduğu bu ilçenin lstanbullular için bir cazibe merkezi haline geldiği düşünülebilir.
Reklam
Aparıman yaşamıyla ilk tanışan üst-orta sınıftan gayri Müslim ailelerdi. O zamanlar apartmanda oturmak Avrupai bir yaşam tarzı olarak kabul ediliyordu. Cumhuriyet dönemi asker ve memur ailelerinin Batılı yaşam biçimine geçişi, adeta rejime baglılıklarını gösterme biçimi olarak algılandı.
lstanbul'a gelenlerin egitim durumları yaşları ve benzeri özellikleri ayrıntılı olarak incelenememiştir. Ancak nüfusun genel özellikleri göç edenleri de içerdigi için bu konuda bize bazı ipuçlan verebilir. Ömegin, göçün hızlandıgı 1955 yılında Istanbul nüfusunun yüzde 74'ü Türkiye nüfusunun ise yüzde 41'i okuryazardır. Aradaki fark son derece önemli. Ancak bundan sonra 1985'e kadar İstanbul'daki okuryazar nüfusunun yavaş artmış oldugunu görüyoruz: İstanbul'da okuryazar oranı bu tarihte yüzde 88'e çıkarken Türkiye ortalaması yüzde 77'ye yükselmiştir.
Romanya, Bulgaristan gibi Dogu Avrupa ülke- lerinden Türkiye'ye gelerek atölyelerde kaçak işçi olarak çalışanlar da vardır. Türk hükümeti, gerek ülkeye gelen, gerekse yurtdışına giden kaçak işçi göçünün durdurulması için ciddi tedbirler almadı. Muhtemelen Türk ekonomisi açısından her iki yöndeki kaçak emek göçü olumlu görüldü. İkili emek pazarı kuramı Türkiye'de devletin iki yönlü gelişen uluslararası emek göçü karşısındaki denetimsiz tavrını da açıklanmaktadır. İstanbul'da önce alt ve alt-orta sınıflardaki kadınlara parça başı iş vererek ya da mahalle aralarında kurulan küçük atölyelerde çalıştırarak dünya piyasasında yer tutmaya çalışan firmalar, ekonominin daralması ile onlardan bile düşük ücrede çalışatırabilen Romanyalı kaçak kadın işçileri tercih eder oldular.Türkiye, Almanya, Fransa gibi Batı Avrupa ülkelerine, çogunlugu erkek, ucuz emek ihraç ederken, kendisi de Dogu Avrupa ülkelerinden Türkiye'dekilerden daha da ucuz kadın emegi ithal etmeye başladı.
Ülkemiz daima göçmenlerin güzergahı olmuş tarihte.
Tahminlere göre 1860-1922 arasında dönem dönem gelen ve sayılan bir milyonu aşan Kınm Tatarlan Istanbul, lzmir, Izmit, Eskişehir civadanndaki köylere yerleştirilmiştir. 1859- 1879 yıllan arasında Kınm ve Kafkasya'dan gelen Çerkezlerin iki milyon civannda oldugu ancak bunlann yarım milyonunun göç serüveni sırasında öldügü tahmin edilmektedir. 1881-1914 arasında Kafkaslardan yine bir yarım milyon kişi daha gelmiştir. Romanya ve Bulgaristan ulus-devletlerinin kurulmasından sonra hareketleneo Balkanlar'da 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonrası Anadolu topraklarına gelen Rumeli muhacirlerinin 1.5 milyon kişi oldugu, bunların 300 bininin göç süreci içinde öldügü bildirilmektedir.
Reklam
Göçmenler gecekondu denilen yasadışı evleri yaparak kenti sömürüyer fakat bu piyasayı denetimi altına alan arazi mafyası tarafından da, özellikle 1980'ler sonrasında giderek artan bir biçimde sömürülüyorlardı. Böylelikle arazi piyasası mekanizmalan, eşitsizlikler ve bunların mekansal ifadeleri ciddi değişikliklere ugramış oldu.
Aslında Kapitalizmin gerekliliği aile kurumunu ortadan kaldırmak
Konu aile ve hane yapılannın gelecegi olunca Batılı sosyal bilimciler genellikle ailenin kurum olarak yok olup olmadıgı sorusuyla işe başlarlar. Bazılarına göre aile kurumu giderek çözüüp yok olmaktadır. Örnegin Toffler, Amerikan toplumu için bunu öngörmektedir.
Avcılar: .. 1924 yılında Rum Ahalisi'nin gitmesinden sonra Yunanistan'ın Selanik çevresinden Torkler getirilerek buraya yer- leştirildi. Avcılar merkezine daha sonra Bulgaristan'dan getirilen Türkler de yerleştirildi. Burası kısa zamanda büyük bir yerleşim merkezi oldu. Istanbul'da başlayan istimlak olayı ile insanlar bu bölgeye akın etmeye başladı. Bu bölgede çok hızlı bir nüfus aruşı göruldü. Avcılar 1966 yılında Belde Belediye statüsüne, 1992'de de llçe statüsüne kavuştu.
70'ler
Özertuğ ve Cassin Orta Anadolu köyünde ataerkil geniş ailelerin çözülüşünü incelemişlerdir. Bulgulara göre köydeki ataerkil geniş ailelerin hepsi de büyük toprak sahipleridir. Genç kuşaklar bu topraklan satmış ve metropoliten yerleşim yerlerine göç ederek kendi çekirdek hanelerini kurmuşlardır.
Reklam
Demokrat Parti iktidan tanmda modemleşmeye yönelik bir iktisat politikası yürütmekle birlikte, nüfusu kırda tutmaya çalışmadı. Aksine, kentlerde "her mahallede bir milyoner" yaratacakları sloganı ile tarımda biriken sermayeye yön gösterdiler.
İstanbul'daki nüfus artış hızlan, toplam kentsel nüfus ve ulusal nüfus artış hızlarıyla karşılaştırınca, söz konusu dönemde lstanbul'a üç ana göç dalgası geldiği ortaya çıkar. Birinci dalga 1950'lerde başlamış ve ülkedeki siyasi ve ekonomik kriz nedeniyle 1960'ların başında sona ermiştir. Bu göç dalgası sadece lstanbul'a yönelik bir olgu değildir. Kırsal alanlardaki dönüşüm ve nüfus artışı, bu dönemde çok sayıda insanı kentlere, özellikle de Ankara, İzmir ve lstanbul'a getiren bir süreci başlatmıştır. Bugünün nüfus hareketleriyle karşılaştırıldığında, lstanbul'a gelen bu ilk göç dalgasının, kent nüfusunun temel özelliklerini pek değiştirmediği görülür. Zira gelenlerin il nüfusuna oranı oldukça küçüktür. l950'lerde gelen göçmenlerin hem İstanbul'un yerleşik halkının hakimiyeti altına girdiği hem de "kendileştiği" söylenebilir. Dolayısıyla onlar kentte köklü bir dönüşüme yol açmadan zamanla kente entegre oldular.
Istanbul nüfusunun hızlı büyümesinin başlıca nedeni göçlerdir, ama yalnızca göçler degil. Nüfusun dogal artışı da, yani dogumlar ve ölümler de önemlidir. İstanbul nüfusunun da bir bölümü her yıl doğaniann ölenlerden fazla olması nedeni ile artmaktadır. "Acaba İstanbul hiç göç almamış olsaydı, nüfus büyüklügü bugün ne kadar olurdu?" gibi bir soru özellikle Istanbul için geçersizdir. Çünkü tarihin her döneminde çeşitli biçimlerde göç almış ve göç vermiş bir yerleşmedir. Hızlı göçün başladıgı kabul edilen 1950'de nüfusun yandan fazlası Istanbul dogumludur ama yine de çok önemli bir bölümü (yüzde 47'si) Istanbul dışında dogmuştu
1960'larda Alınanya'ya resmi yollarla işçi gönderme programı özellikle kırsal kesimdeki hızlı nüfus artışının yarattıgı egitim, istihdam gibi sorunlan hafifletmek üzere başlatıldı. Köy bazında çok sayıda örgütlenen hemşehrilik demeklerinin temel amacı da, bu program çerçevesinde Avrupa'ya işçi göndermede hemşehrilerine yardımcı olmaktı. Sonraları kent yaşamındaki çeşitli sorunlann halledilmesinde de hemşehrilik bagları önemli yararlar sağladı; zincirleme göçü de pekiştirdi. İstanbul'da ömegin, Sivas'tan çok Sivaslı, Kastamonu'dan çok Kastamonu doğumlu oluştu. Sema Erder'in dogru teşhisiyle İstanbul, "Yerlisi Yok, Sahibi Çok!" bir yaşam alanı oldu.
Egitim, özellikle ilkokul sonrası egitim, ailenin üretim işlevi azalırken ekonomik gücünün de azalmamasım sağlayan bir denge sistemi oluşturabilir. Ancak bu durumdaki aileler, kırsal kesimde yaşasalar bile, kentsel tabakalaşma sistemi ile bütünleşmektedirler.
89 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.