Fikret Güneş

Fikret GüneşGüneşin Ağladığı Gün yazarı
Yazar
5.8/10
6 Kişi
17
Okunma
0
Beğeni
497
Görüntülenme
Bütün dinler eşit ve güzeldir; şayet o dinin mensupları dürüst olurlarsa...
Sayfa 25 - BELGE YAYINLARI / Kaiser Friedrich
1978'in Maraş'ında;
Taşları bağlamışlar, itleri salmışlar...
Sayfa 91 - BELGE YAYINLARI
Reklam
İnsan odur ki arkasında yol bırakmalı, resim değil! der ve odayı terk eder.
Ah Maraş..
"Sakın su içmeyin! Aleviler, komünistler suya zehir atmışlar," anonsu yapılıyordu. Sordum: "Suyu niye zehirlesinler ki?" "Yalan söylüyorlar. Kimse suyu zehirlememiş!" "Yalan söylemek günah değil mi?" "Günah!" "Orası Allah'ın evi, Allah'ın evinde yalan söylenir mi hiç?" "Allah'ın evinde yalan söylenmez! Ama orası şimdi oradakilerin evi, onlar da Müslüman değiller," dedi.... Ağzı salyalı köpek sürüleri.
Sayfa 18 - BELGE YAYINLARI
"Ben sizin taptığınıza tapacak değilim. Siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz. Artık sizin dininiz size, benim dinim bana." Kafirun Suresi
Sayfa 93 - BELGE YAYINLARI
İşte böyle yeğenim; bu memlekette Ermeniler, daha sonra Rumlar katledilip, yerinden yurdundan edilirken biz Aleviler sessiz kaldık. Sonra sora biz Alevilere geldi. Bizleri de yok ederlerse sıra Şehmuz Efendi'ye gelir. Hani "dilimiz" deyip duraklamıştı ya bahçe sahibi, sıra Kürtlere gelecek, Sünni de, Müslüman da olsalar onların sonu biz ve bizden öncekiler gibi olur. Bir kere ağaca kurt girmemeli, girdi mi kurt, o kurt, o ağacı kemirir. O kurdu temizlemek gerekir. Yoksa yer bitirir bu topraklardaki o güzelim inançları, kültürleri dedi.
Reklam
Yolda Çingene Ali'yle karşılaştık. Bizimkileri sordum. Hiç konuşmadan düştü önümüze, el işaretiyle gelin anlamında, arkasından elini salladı. Onu takip ederek evine gittik. Mahalleden tanıdığım otuz kişi oraya sığınmıştı. Ali tanıdığı birçok Alevi ailesini evine getirmişti... Daha önce selam bile vermediğimiz, değer vermediğimiz Ali'nin bize verdiği değer karşısında utandım, çok üzüldüm.
Sayfa 87 - BELGE YAYINLARI
Herşeyi biliyorum. Dostlukların tükendiği, insanların Alevi, Sünni diye birbirine kırıldığı bugün, bu dörtlüğün büyük önemi var. Sen kaçarsan benden, ben kaçarsam senden, nasıl yaşayacağız biz bu memlekette? Ben, sen, hepimiz el ele vererek, ikrar vererek bu cehennemi değiştirir, yaşanır cennet yaparız.
+Abi Alevi ne demek? - Bilmiyorum. Alevi iyi bir şey olmasa gerek, dedi Nurullah. + Peki Hasan'ı kim Alevi yapmış? - Bilmem ki, Hasan'a soralım dedi ve bana döndü. + Hasan sahi sen nasil Alevi oldun? - Bilmem ki belki annem ve babam öyle istediler, dedim. +Keşke istemeseydiler, Bak Alevileri öldürüyorlar, dedi ortanca çocuk. - Aleviler iyi değilmiş. Hasan sen çocuğunu Alevi yapma olur mu ? dedi Nurullah. Başımı eğdim bir şeyler söylemek istedim. Vazgeçtim. Sustum.
Gözü dönmüş mahluklar...
Saldırganlar evin kapısını sökerek içeriye girdiler. Döve döve bir adamı sürükleyerek dışarı çıkardılar. Bahçede dövdükleri adamın üzerine, bir kadın kapandı. "Muhtar, kurban olayım, etmeyin eylemeyin kocamı öldürmeyin! Çoluk çocuğumu öksüz bırakmayın, meydanlara koymayın," diye yalvardı. Muhtar, kadını saçından tuttuğu gibi uzağa savurdu. "Çocukların ortada kalmaz. Onları götür, Karaoğlan'a teslim et, o bakar. Kocanı da Karaoğlan'a kurban ediyorum" dedi. "Karaoğlan kim?" diye sordu kadın. "Tanıyorsun tanıyorsun, sizin Ecevit'iniz" dedi... Kadının üstü başı kan olmuştu. Bu durumu gören saldırganlar gülüp dalga geçiyorlardı. "Kızılbaştın, şimdi kızıl komünist oldun..."
Sayfa 84 - BELGE YAYINLARI
Reklam
Bir sürü evlerin arasında yalnız birkaç ev yanıyordu. Niçin yalniz o evler yaniyordu; anlamıyordum.
Elinde tornavida olan bir genç, yaşlı teyzeyi elinden tutarak alanın ortasına getirdikten sonra, tornavidayı yaşlı kadının gözlerine soktu. Saldırgan, kadının gözlerini oyuyordu. Bu hareketini birkaç kere daha tekrarladı. Bütün kitle de sessiz şekilde bu olayı izliyordu. Yaşlı kadının yere düşmesiyle, oradaki kalabalık kadının cesedi üzerine çıkıp dans edercesine çığlık gösterisi yaptı. Kadının öldüğüne kanaat getirenler, onu çekerek ilerdeki bir çukura attılar... Bu insan denen hayvan sürüsü ile nasıl aynı topraklarda yaşayıp, aynı havayı solumuş, aynı suyu içmişim?
Sayfa 85 - BELGE YAYINLARI
... Teyze o bir çarpı işareti. Çarpıda ne demek? dedi ve gözümün içine baktı. Utandım. Hakikaten çarpı ne demekti, ben de bilmiyordum.
" Bu ne ilk ne de son olacak bir katliamdır. Bu topraklar kanlı topraklardır. Anadolu medeniyetler mezarlığı olmuş. Bu toprakların üzerinde birçok medeniyet, birçok inanç doğdu ve gelişti. Ve ne yazık ki gene bu topraklar bu medeniyetlere mezar oldu. Yeni gelenler yıktıkları, yaktıkları medeniyetlerin külleri üzerinde kendi medeniyetlerini kurdular. Düşün bir kere, bir yangın yerinin külleri üzerine bina yapılır mı hiç? Yapılsa bile bu bina fazla kalmaz, yıkılır. Yıkılsa gene iyi, binayı yapanlar da bu yıkıntıların altında kalır, yok olur. Bir anlamda iyi de oluyor; yok edersen yok olursun. Kimsenin ahı kimsede kalmamıştır derler ya."
Kısa bir zaman sonra köyümüz askerler tarafından çevrildi. Ortalık asker kaynıyordu. Büyük, küçük hepimizi köyün ortasında topladılar. Tüfekler jandarmaların boylarından uzundu. Tüfeklerin ucuna taktıkları süngüler kocaman kocamandı. Çok büyük postalları vardı. Biz bekliyoruz; yazıyorlar, ifadeleri alıyorlardı. Çocukların bazıları uyumuştu annelerinin kucağında. Benimse gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Aklıma nenemin anlattıkları gelmişti. Süngülere takılan çocuklar.... Postalların altında ezilen çiçekler.... Kaçtım gecenin karanlığında. Askerler çekip gitmiş. Bütün gece beni aramışlar. Sabahın ilk ışıkları köyümüze vurduğunda, bir ceperin altında beni bulmuşlar. Havale geçirmişim korkumdan. Günlerce hasta yattım.
Resim